Türkiye, her yerinden gaz kaçıran ve patlamak üzere olan düdüklü tencere gibi adeta! Kapak, basınç uygulamayı artırdıkça, tencere şişiyor dört bir yanından öfkeli sesler çıkartarak alarm veriyor. Isı artıyor, ölçüsüz basınca direnç oluşuyor ve tencere uygun olmayan kapağı fırlatıp atmak için fırsat kolluyor!
Evet, Türkiye’de baskı çok fazla! İktidar, kendisine muhalif hangi kuruluş, kişi veya düşünce varsa ezmeye, yok etmeye ve susturmaya çalışıyor ama artık kontrolden çıktı. ‘Bu kadar da olmaz’ denilen ne varsa peş peşe geliyor.
Gerçeklerin konuşulup yazılmasından o kadar rahatsızlar ki artık gazetecileri tutsak etmek kesmiyor. Gazetecilerin yer aldığı mecraları külliyen yok etme yoluna gidiyorlar. TV kanallarını karartma, internet siteleri kapatma, muhalif siyasileri tutsak etme en baskıcı rejimlerde bile görülmeyecek uygulamalar. Ama Türkiye ‘baskı rejiminde’ çağ atlıyor. Yine de kesmiyor! Milyonların toplandığı sosyal medya mecralarını susturma hazırlığı yapılıyor.
Neden? Gençler ‘dislike’ı bastı ya, onun intikamı! Ve bu mecralar halkın iletişim ağı, muhalefet yapılıyor. Ama bir risk var iktidar için, ola ki buralarda iktidar karşıtı örgütlenme filan yapılabilir. Aman ha! Daha sırada ne var bilinmez ama şunu bilelim ki bunlar, sonun da sonuna gelmiş yönetimlerin başvurabileceği yöntemler.
Bu süreçte iktidarın toplumu germekten, baskı kurmaktan ve bölüp parçalamaktan vazgeçmeyip aksine artıracağı görülüyor. Yıllardır bu politikadan besleniyorlar ve artık vazgeçemezler. Köşeye sıkıştıkça, oyları düşüp desteklerini yitirdikçe baskılarını artırmaktan çekinmeyecekler. Toplumla inatlaşmaktan mutlu oluyor, baskıları artırdıkça adeta haz alıyor, korkularını böylece gizliyorlar. ‘Bekalarını’ sadece ‘baskı’ politikaları üzerine kurmuş durumdalar!
Muhalefet ise, ‘ben onunla yan yana gelmem, şununla masaya oturmam’ saçmalığı ile iktidara bu cüreti veriyor. Sosyal medyayı kapatacağını açıklayan Erdoğan’a ‘diziyi bitirmedim’ diyecek kadar gerçeklikten kopmuş bir muhalefetten söz ediyoruz.
Z kuşağı isyan bayrağını çekti! ‘Oy moy yok’ diyerek Erdoğan’ın büyük umut bağladığı ‘gençlerle buluşma’ planı balon oldu patladı. ‘Kindar ve dindar bir nesil yetiştirme’ söylemiyle çıkılan yolda gençler faturayı ağır kesti, ilk seçimlerde iktidarın eline tutuşturacak. Gençlik olmadı ama kendileri ‘kindarlığın’ dibine vurduğu için kuruluşuna yol verdiği bir üniversiteyi kapatabiliyor, bundan haz alabiliyor!
Kıdem tazminatına el koymaya çalışan iktidara karşı işçiler, sendikalar sokakta. Daha başlangıç, iktidar kıdem tazminatlarını fona aktarmada inat etmeye devam ederse grevler başlayacak. Zaten yerlerde olan üretim ve ekonomi iyice dibe vuracak.
Baroları bölüp parçalama girişimleri Anayasa’ya aykırı, çok açık ve net! Buna rağmen bu gerginliği yaratmanın, işinde gücündeki avukatları yollara sokaklara dökmenin sebebi sadece Feyzioğlu’na seçim kazandırmak mı? Elbette değil.
Gücünü ispat etme, toplumla inatlaşma, kendi tabanına ‘benden büyük yok’ algısı verme, seçmenini konsolide etme. Belki de bağımsız TV’ler ve sosyal medya kapalıyken seçime gidiverme! Niye olmasın?