"Kitapların yakıldığı yerde, sonunda insanlar da yakılacaktır." Alman-Yahudi şair Heinrich Heine 1820'de böyle yazmıştı.
Yine Alman şair ve tiyatro yazarı Eugen Berthold Friedrich Brecht de “önce kitapları yaktılar sonra insanları…” diyerek şiirinde bu acı yaşatılmışlıkları anlatmıştı.
Nitekim 1933'te kitapları yakanlar 1938'de sinagogları yaktılar !
Bunları yaşatanlar NAZİ idiler.
Ülkemizde hiçbir şeyi yönetemeyenler de aynı yöntemleri izliyorlar.
Olumlu kültürümüze ait değer bırakmadılar. Kendi değer yargılarını bile aşındırdılar, yozlaştırdılar.
Yolsuzluk, rüşvet, suistimal, vb. ne kadar yasadışı, ahlak dışı iş varsa boylarını aşmış vaziyette batmış durumdalar.
Böyle yapmak zorundalar ki, toplumsal ahlak iyice çöksün de kendileri daha rahat soyup soğana çevirebilsinler ülkeyi de emekçileri de.
Bunlara ayak uyduranlar da gittikçe toplumumuzda çoğalıyorlar. Etrafınıza bir bakın…
Küçük hırsızlar büyüklerini hoş görüyorlar ve onların tabanlarının bir kısmını oluşturuyorlar.
Şimdi sıra geldi sokaktaki dostlarımıza!
Bunların yaşam düşmanları olduklarını zaten biliyoruz. Madencilik, suların ticarileştirilmesi; Avrupa’nın plastik ve nükleer atıkları başta olmak üzere tüm tehlikeli atıklarının ülkemize sokulması; ormanların yakılıp sermaye yatırımlarına alan açılması gibi örnekleri var.
Sokaklardaki dostlarımızdan ne istiyorlar derseniz, beklentileri büyük. Onların toplu katliamlarına halkı ikna ederlerse sıra insanlara kolayca gelecektir.
Yapmadılar mı? Maraş, Malatya, Çorum, Sivas, daha niceleri… Yakmadılar mı?
Sokaktaki dostlarımızın katliamlarına göz yumarsak sıra mutlaka bize gelecektir! Toplum gözü önünde canlara kıyılmasına sessiz kalmaya alışmış olacak o zaman.
Önce kitaplar ve sonra insanlar…
Önce sokaktaki dostlarımız ve sonra da muhalifler, komüncüler, sosyalistler, liberaller, laikler…
Kendilerinden başka kimseye hayat hakkı tanımak istemiyorlar.
Durdurmak gerek! Yoksa tüm canlıları yok edecekler! Niyetleri ve gidişleri bu yönde…