12 Ocak yazar Leyla Erbil’in 90’ncı doğum yıl dönümü. Leyla Erbil’in adını edebiyat ders kitaplarında pek bulamazsınız. Üstelik okulda Türkçe derslerinde öğretmenlerin öğrencilerine tavsiye edeceği isimler arasında yer almaz. Dünya görüşü, kullandığı dil ve yazı tarzıyla da pek popüler olduğu söylenemez. Yazar zaten geniş kitleler tarafından tanınma arzusunda da değildi. Dünya görüşü, devrimci tavrı, edebiyatın ve toplumun kırılamaz diye düşünülen dayatmacı kurallarına karşı kesinlikle yenilikçiydi. Orta sınıfın iki yüzlü ahlak anlayışına, toplumsal sınıf farklılıklarına, ilişkilerdeki çifte standarda, bazılarının iki defa eşit olması haline karşı tavrı kesindi. Çelikten bir manolya zarafetiyle, bağnaz görüşün duvarlarını yazılarıyla dövdü. Toplumda yazdıklarıyla nasıl bir farkındalık oluşturduğunu Hülya Soyşekerci şöyle anlatıyor. “Aydınları, düşünen gençliği, yenilikçi ve özgürlükçü bakış açısıyla etkiliyordu. Toplumda, kültürde, sanatta ve edebiyatta yenilik arayan kişiler, bir şekilde Leylâ Erbil’in yapıtlarıyla buluşuyordu. O, her zaman için ‘zihin kuşlarını’ özgürce uçurmayı seviyor; okuruna bunu yapıtları yoluyla benimsetiyor ve okuru giderek dönüştürüyordu. Böylece, suda halkalar gibi yavaş yavaş topluma yayılan yenilikçi bir edebiyatın öncülüğünü yapıyordu”
İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde okuduğu dönemde, aynı üniversitede okuyan şair Metin Eloğlu, felsefeci ve denemeci Selahattin Hilav gibi isimlerle tanışması onun düşünsel yolculuğunun ilk durakları olur. Daha sonraki yıllarda başta Sait Faik Abasıyanık, Tezer Özlü, Arif Damar olmak üzere Vüs’at Orhan Bener, Nezihe Meriç, Can Yücel, İlhan Berk, Orhan Peker, Fikret Otyam ve Hikmet Şimşek gibi tanıştığı çok değerli öykücü, romancı, şair ve sanatçı dostlarından oluşan bir çevre ona yepyeni bir dünyanın kapılarını açar. 1956’da ilk öykü denemesi olan ‘Uğraşsız’ Seçilmiş Hikayeler Dergisi’nde yayımlanır. Daha sonra Dost, Papirüs, Türk Dili, Türkiye Defteri, Yeditepe, Yelken, Yeni Dergi ve Yeni Ufuklar gibi dergilerde öyküleri ve yazıları çıkmaya başlar. 1959’da yayınlanan ilk öykü kitabı “Hallaç” toplumun bütün basmakalıp yargılarına başkaldıran, sorgulayan, içinden çıktığı toplumla bir türlü uyuşamayan, buna karşı bilinçli tercihlerde bulunan insanı konu eder. ‘Seçme şansınız var, başkalarının istediği gibi yaşamak zorunda değilsiniz’ fikrinden yola çıkan yazar değişimin kaçınılmaz olduğu bir dünyanın işaretlerini verir. Daha sonra her biri kadife eldiven içindeki demir yumruklar gibi ardı ardına Gecede, Tuhaf Bir Kadın, Eski Sevgili, Karanlığın Günü, Mektup Aşkları, Cüce, Üç Başlı Ejderha, Kalan, Tuhaf Bir Erkek, Tezer Özlü’den Leyla Erbile’e Mektuplar, Düşler Öyküler ve Zihin Kuşları adlı kitapları gelir. Yaşamı boyunca, kadının ezilmesinden, toplumsal sınıf mücadelesine, iki yüzlü ahlak anlayışından, ezilenlere ve adaletsizliğe kadar hayatın her alanında onurlu bir karşı duruş sergiler. Hayatları ve yaşama sevinçleri ellerinden alınmaya çalışılan herkes bir şekilde bu kitapların içinde hayat buluyor. Yazın serüveninde yakın dostları Sait Faik Abasıyanık’ın, Tezer Özlü’nün ve şair Arif Damar’ın duygusal iz düşümlerinin yansımaları görülür. Leyla Erbil’in yazıları küçük demir leblebiler gibi sindirilmesi zor ama içlerine girince, kaybolmak isteyeceğiniz farklı dünyaların çağrılarını taşırlar. Dayanılmaz cazibesine kapılacağınız yazıların sonunda neden popüler olmadıklarını ama neden tüm zamanlarda var olacaklarını anlıyorsunuz. Her nesilden okuyucu tarafından sürekli yeniden keşfedilen Leyla Erbil kitaplarıyla bütün zamanlarda taze kalmaya devam ediyor.