Türk lirası resmen çakılıyor! Yetersiz, beceriksiz, ne yaptığını bilmeyen yönetim ve genel politikalarının sonuçlarıdır bu. Ekolojistler açısından anlamı da daha çok ekolojik sömürü ve yaşama daha çok saldırı demektir.
Ormanlar, koylar, kumsallar, göller, akarsular, dağlar, tepeler, vb. doğanın oluşturduğu yaşamsal unsurlardır. Bunlara yatırım yapılarak, para harcayarak sahip olunmamıştır; doğal olarak vardırlar. İşte tanımladığım ekonomi yöneticileri ve izlenen genel politika sonucunda oluşan krizi, bu alanları sermayeye çevirerek, yatırımlara açarak aşmaya çalışıyorlar. Yaşamı yok ediyorlar. Ülke sömürgecilere peşkeş çekiliyor. Nasıl olsa parasal bir maliyetleri yok...
Ülkenin yüzey alanının yarısından fazlası madenci şirketlere ruhsatlandırılmıştır. Ülkenizin gelirinde ne kadar madencilik payı varsa o kadar yoksulsunuz demektir. Birleşmiş Milletler’ in araştırmaları böyle tespit etmiş. Tarım alanlarımızı, su varlıklarımızı, flora ve faunamızı yok ediyorlar bu madencilik faaliyetleriyle.
Tarım alanlarımıza, yerleşim yerlerimize rüzgâr enerjisi santralleri yerleştiriyorlar. Jeotermal yatırımlarıyla zeytinimizi incirimizi yok ediyorlar. En acımasızcası ise kültürel ve tarihsel önemi olan değerlerimizi Allionai’de Hasankeyf’te olduğu gibi yok ediyorlar.
Daha o kadar çok örnekler verilebilir ki...
Bütün bunlara yurttaşların katlanabilmesi ve kabullenilmesi için de dinden medet umuyorlar. Bunun için, lâik eğitim yok edilirken dinsel eğitim belirli bir plân içinde yaygınlaştırılıyor. “Camiler kışla” olmuştur onlar için. Örgün eğitim ağır darbelerle ezilirken, kuran kursları, imam hatip liseleri, tarikat okulları olabildiğince yaygınlaştırılmış ve desteklenmişlerdir.
Ekolojik yıkımla yaşamı kaybederken Orta Çağ karanlığını sağlayan eğitimle de gelecek nesillerle birlikte ülkemizin geleceğini de kaybediyoruz.
Ekonomik düzenlemelerle toplumsal adaleti ve eşitliği kısmen de olsa sağlayabiliriz. Ancak ekolojik ve eğitim konularındaki yıkımları asla kısa ve orta vadelerde gideremeyiz. Bu konular üzerinde öncelikle ve ivedilikle sorumluluklar üstlenmeliyiz. Yoksa yaşanamaz bir ülkede Orta Çağ’da buluruz kendimizi.