Liglerin açılıp pandemi nedeniyle bir garip şekilde oynanmasının üzerinden iki hafta geçti. Her şeye rağmen oynanması hayat memat meselesi olan bu spor dalının Türkiye’ye girişinde İzmir çok önemli bir yer tutuyor. 1985 yılında İngiltere’de ilk futbol kulübü Sheffield Fc kuruluyor. Oyun, İngilizce konuşulan ülkelerde hızlıca yayılıyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun belli başlı ticaret limanlarında, dahası İngilizlere Anadolu’nun nimetlerini kullanmak için imtiyaz verilen bir yerde İzmir Bornova’da oynanması bir tesadüf değildir. Şimdiki Küçük Park ile askeriye arasında kalan düzlükte 1877 yılında oynanan bu maçtan sonra, ancak 1894’te ilk futbol takımı Football Clup Smyrna adıyla kurulur.
Daha sonrasında Rumların Orfeas ismiyle kurdukları spor kulübü Apollon ve Panionios adında iki futbol kulübüne dönüşür ve böylelikle İzmir’de, İtalyan, Fransız, Ermenilerin de dahil olduğu çok uluslu ve çok dilli bir futbol yapılanması oluşturulur. Gayri Müslimler tüm bu hengameyi yaşarken Müslüman Türkler ne yazık ki uzakta kalır. Zira özellikle kalede yaşayan Müslümanlar, futbolun İslam’a karşı olduğunu söylerler ve haram kılarlar. Futbol oynayan gayri-müslimlere uzaktan bakmak durumunda kalan Müslümanlar ancak ikinci meşrutiyetin ilanını yani 1908’i beklemek durumunda kalırlar. 1908 senesinde 2. Meşrutiyet’in ilanıyla Türk Ulusçuluğunun her alanda olduğu gibi sahalarda da azınlık olarak tabir edilen nüfusun karşısına çıması gerekli görüldü. Kendilerini durduran şey yine kendilerinin inançları olan bir kitle, “azınlıklara karşı” koymak için futbol takımları kurmaya başladılar. Önce, kaledeki Türklerin en uzağında Karşıyaka’da bir zeytin ağacının altında Karşıyaka Spor Kulübü kurulur. Daha sonrasında Karataş’ta şimdi Kız Lisesi olan binada Altay kurulur.
Romantik bir anlatımla, Karşıyaka’da şimdi yetimhane olan yerde top oynayan Kadızade Zühtü Işıl Efendi, yağmur yağınca arkadaşlarıyla birlikte bir ağacın altına sığınır. Orada tam olarak 1 Kasım 1912’de Karşıyaka’yı kurduktan sonra, tüm dünyada devam eden bir savaşa asker olarak katılması, Galiçya, Filistin, Trablusgarp gibi cephelerde savaşırken esir düşmesi ve yüzbinlerce esirin arasında yine Karşıyaka ismiyle esirlerden kurulu bir takım kurması futbolun henüz daha başında sadece futbol olmadığını gösterir.
O dönemde Altay kulübü de daha sonrasında ülkeyi yönetecek Adnan Menderes gibi insanların örgütlenmeye başladıkları yerlerden olur. Savaş sonrasında da yanmış İzmir’in Türkleştirilmesinde Altay’ın ve içinden çıkarttığı kulüplerin çabası yadsınamaz.
Hülasa futbol daha kuruluş anında bile sadece futbol için olmamıştır. Dün farklı amaçlar için tesis edilen ve en zor şartlarda bile devam etmesi için uğraşılan futbol bugün de benzer bir vazifeyi ifa etmekte. Kimsenin sadece fakirleri, yorgunları, az beslenmişleri, iyi bakılmayanları ve yaşlıları hedef alan bir virüse karşı futbolu durdurmaya niyeti olamaz.