Az okuyan bir halk olarak yazılanları anlamakta zorlandığımızı düşünüyorum bazen.

Birkaç gündür bu yüzden X’te küçük bir kesim tarafından linç yiyorum.
Evet, kesim küçük ama düşünceleri kaygı verici.
Baştan başlayayım.
Şöyle bir paylaşım yaptım:
“Şu an oturduğum Alaçatı’daki evi çocukken almıştık. 1989’da… 14 yıldır da yaz kış yaşıyorum. Ben böyle bir manyaklık görmedim. Mad Max gibi ortalık! Kalabalığı size anlatamam. Gerçekten abartmıyorum bir kâbus yaşıyoruz şu an burada. Saat 19.30’da ortalık biraz rahatlamıştır bir denize gireyim dedim fakat plaj Çin denizi! Delilik bu!”

Tabii tüm bayram boyunca yaptığım paylaşımlarla bu yazdıklarım bir bütündü ama sadece bu paylaşım bir anda yürüyüp gidince ortalık oldu 56!
**
Çoğunluk ne demek istediğimi andı ama bir kesim çok enteresan tepkiler verdi.
Yine oğlana anlatır gibi tek tek yazayım bari derdimi.
Bir tane evimiz o coğrafyada diye hiçbir toprak parçasını, suyunu, ormanını babamızın malı saymıyoruz tabii ki.
Söz konusu Çeşme Ilıca plajı… Ama gördük ki ülkenin her yerinden korkunç manzaralar geliyor.

Ama ben yaşadıklarımı anlatacağım…
-    Ülkenin değil dünyanın beyaz kumlu en güzel plajlarına gelip de ardınızda bir çöp yığını bırakamazsınız.
-    Çocuklarınızın b*klu bezlerini, kanlı pedlerinizi, yedikleriniz içtiklerinizin artıklarını giderken ardınızda bırakamazsınız.
-    Çeşme’de oteller çok pahalı ne yapalım deyip ‘ÇADIR KURMAK VE KAMP YAPMAK YASAKTIR’ yazısının olduğu plajlara ya da bu yazıların olmadığı plajlara,  tırtıl gibi çadır kurup bağırsaklarınızı eşelediğiniz o kumlara bırakamazsanız…
-    Ve bütün haber sitelerinin paylaşımımdan kaynak göstermeden kullandıkları sözde kendi haberlerine gelelim: İnsanların bahçelerine girip piknik yapamazsınız. Havuzlarında yüzemezsiniz.

Buraya ayrı bir parantez açalım ki yerli halk olarak yaşadığımız kâbus daha iyi anlaşılsın.

-    Evininin bahçesinde piknik yapanlara şaşkınlıkla tepki gösterenlere “Ne var yedik mi evinizi?” diyenler…
-    Sabah havuza atlayan çocuk sesiyle uyanıp ne oluyor diye fırlayan, üstelik avukat arkadaşımıza “İçeri gir canımızı sıkma” diyenler…
-    Sürekli evin kapısını çalıp, ‘çocuğun çişi geldi, eşim hamile, bağırsaklarımı bozdum’ deyip tuvalete girmek isteyenler yüzünden evin ön kapısının yanına tuvalet yaptırmak zorunda kalanlar…
-    Akşamüstü giderken çöplerini evlerin bahçesine fırlatanlar…  Ki bunu duymuştum, henüz bu kalabalık gelmeden ben de bizzat yaşadım. Sabah bir kalktım, bahçede bir çöp poşeti! Adam ya da kadın işte her neyse çöpünü benim bahçeye fırlatmış gitmiş!
**
Abi siz kimsiniz ya?!
Severim sizin servet düşmanlığınızı, eziklik nefretinizi!
Bunu size karşı bir savunma ve özür olarak yazmıyorum, bilin diye yazıyorum, benim babam 10 metrekarelik dükkânda esnaflık yaparak kazandığı helal parayla aldı bu evi bize.
Ben de 18 yaşından beri eşek gibi çalışarak kendi paramla bu evi abat ettim.
Siz kimsiniz beni elitist olmakla suçluyorsunuz?
Medeni olacaksınız.
İnsan olacaksınız.
Biz o plajlara gözümüz gibi bakarken siz kumu eşeleyip dışkınızı bırakmayacaksınız!
Bazılarınız yüzünden buradaki zincir marketler pano astı: Şemsiye iademiz yoktur diye.
Sabah plaj şemsiyesi alıp kullanıp, akşam giderken biz bunu beğenmedik diye iade edenler varmış çünkü!
Ben her plaja gittiğimde yanıma eldiven ve battal boy çöp torbası götürüyorum.
Hiçbir mecburiyetim yok ama kendime saygım var. Ardınızda bıraktığınız pisiğin içinde oturmayı kendime yediremiyorum. Bu güzelim doğayı çöp yığınıyla kirletmenizi kaldıramıyorum.
Kimse size oraya gitme buraya gelme demiyor. Kimin ne haddine?
Geldiğinizde nasıl bulduysanız, öyle bırakın diyoruz.
Ya da ben diyorum.
Hala anlamayan varsa.
Gelin… Bekliyorum.