Bazıları günlük yaşar, bazısı geçmişte, bazısı da gelecekte.
Mutlu olmak istiyorsan anını yaşa anlayışı birçok yaşam koçunun mottosu. Aslında fena bir öneri de değil, anını yaşa, başka bir şey düşünme. Yazın gezip tozup, şarkılarla eğlenip kışın karıncanın kapısında birkaç buğday tohumu isteyen ağustos böceğinin öyküsüne çağrışım yaptırmadan keyfine bak diyen bir düşünce.
Geçmişin güzel anıları insanı her zaman diri tutar, umut verir. Tüm yaşantısında geçmişin güzelliklerini anlatan büyüklerimiz vardı. Bizim zamanımızda evimizin perdeleri tavandan yere kadar kadifeydi, o zamanlar benim bir dediğimi iki etmezlerdi, elimi sıcak sudan soğuk suya sokmazdım türünden geçmişi yad etmeyi ve yakınmayı herkes bir nebze olsun evinde dinlemiştir. Bugünü eleştirmek için geçmişten örnekler vermek mutsuzluk getirir.
Bir de gelecekteki hayallerini seslendirerek günümüz koşullarından kopanlar, gelecekte daha güvenli bir yaşam kurabilmek için yıllarını gece gündüz çalışma ile geçirenler vardır. Bir kısmı o yaşam güvencesine ulaştığı zaman, keyifli bir yaşam süremeden bu dünyaya veda eder. İkinci nesil, üçüncü nesil sanayicilerin bir kısmı büyüklerinden kalan sanayi mirasını geliştirmek yerine, var olan birikimle güzel bir yaşam sürmeyi tercih edebilir. Bir kısmının işi de bu nedenle batar.
Partilerin de durumu böyle. Özellikle küçük partiler hayatta kalayım da ne olursa olsun diyerek biraz oy toplamaya çalışır. İktidar olmayı hedefleyenler ise yeterli oya ulaşabilmek için kitleleri ikna etmek zorundadır. İktidar ise, Türkiye özelinde, iktidarı kaybetmemek için elindeki bütün olanakları kullanır.
Geçtiğimiz milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde iktidar partisinin halka yaptığı vaatlerin bini bir para idi. Yurtdışından vatandaş yapılarak devşirme seçmenler, muhalefet partilerinin gözlemcisinin olmadığı sandıklarda düzenlenen tutanaklar, aşiretçe ya da ailecek girilen seçmen kabinleri filan… Ama sonunda seçim kazanıldı.
Bundan beş yıl önce Erdoğan cumhurbaşkanı seçildiğinde iktidar partisi yöneticileri ilk kez seçildi demişlerdi. Muhalefet ikinci kez seçildi sözünü söylemedi veya tepkisi cılız çıktı. Erdoğan’ın seçime gerememesinin önü beş yıl önce kesilmişti.
Şimdi beş yıl sonrası için bir adım daha atıldı. Cumhuriyetin 100. yılı anısında Türkiye’de il sayısının 100’e çıkarılması.
Beş yıl sonra milletvekili seçimlerinde Anadolu’ya dağıtılacak milletvekili sayısı ile büyükşehirlerin milletvekili sayısı düşürülecek. Sonuçta Türkiye genelinde fazla oy da alsan, mecliste çoğunluğu alamayabileceksin.
Bir başka adım da, bazı büyükşehirlerdeki “rant” projelerinin yaşama geçirilmesi için, o ilin bazı ilçelerinin grup yapılarak yeni il yapılması. Örneğin, Kanal İstanbul için bazı ilçelerin İstanbul’dan koparılması. Aynı durum Çeşme Projesi için de söz konusu olabilir.
Böylece, vatandaş açlıkla mücadele yerine, yeni il oluşumunda iş bulma kavgasına girebilir.
Muhalefet partileri kendilerine yavaş yavaş çekidüzen vermeye, toplanmaya, proje geliştirmeye çabalıyor. Oysa Erdoğan ve sonrasının projeleri yürürlüğe konmaya başladı bile.
Bizler de vatandaş olarak durumu izliyoruz.