Şimdilerde hayat “hafiflemiş” bir dünya görüşüne doğru akıyor. Geçtiğimiz aylarda, eve hapsolan insanların daha çok düşünmeye, kendi içlerine bakmaya bolca zamanları oldu. Yaşanan hayatların hesabı yapıldı. Günler artılar ve eksiler üzerinden vicdanın terazisinde tartıldı. Sonuçta hayat okulunda ikmale kalındı. Dağınık, her türlü gündelik sorunun ağırlaştırdığı hantal hayatlarımızda en çok ihtiyacımız olan şeyin “hafiflik” olduğuna ve bir çeşit arınmışlığa ihtiyacımız olduğunu keşfettik. Bazılarımız hemen harekete geçti. Öze dönmek için kısır döngüyü kırdı, kalıcı olarak köylere yerleşmek üzere şehirleri terk etti. Sanatçılar, yazarlar, entelektüeller yeniden toprağı keşfettiler. ‘Sanatçı, aydınlığı ilk hisseden kişidir’ deyişine uygun olarak Türk resminin en büyük isimlerinden Güven Zeyrek bu dünya görüşünü çok önceden resimlerine aktarmıştı. Sanatçının özün özüne ulaşmış, saflık duygusunun hakim olduğu resimleri bugünü yeni dünya görüşünü tanımlıyor.
Balık istifi sıkıştırılmış kutucuklardan hayata bakınca insan gündelik yaşamın karmaşasında kendini geometrik yapıların sertliği ve renklerin soğukluğunda sıkışmış gibi görmeye başlıyor. Yüz binlerce küçük kutucuğa sıkışmış insan kolonileri dış dünyayı işte böyle keskin hatlar ve karanlık bir atmosferin çevrelediği bir tablo olarak görüyor. Bizi çevreleyen otomatikleşmiş şehir yaşamı, sürekli dönen küçük çarklar, giderek hayatlarımızı daraltan bu mekanik işleyiş doğaya ve toprağa duyulan özlemi arttırıyor. Hayata farklı bir pencereden bakabilmek için bir an durup es vermek gerekiyor. Hayata yeni ve taze bir soluk getirmek için dünya görüşünü değiştirmek, yenilenmek gerekiyor. O nedenle toprağı, doğayı keşfetmeye başlayan ve bunu gerçekleştirmek için kırsala taşınanların sayısı hızla artıyor. Çok sayıda insan tarımı ve doğanın kendisinden beslenen arkaik bakışı yeniden keşfediyor.
Güven Zeyrek’in öze dönüşü, arkaik anlayışı yansıtan resimleri hayatın kaynağı toprak anayı ve toprağın felsefesini anımsatıyor. Çağımızın hastalığı olan kültürel kirlenmeye karşı sanatçı, alternatif olarak “arkaizm anlayışını” benimsiyor. Saflığa duyduğu hayranlıkla, soyuta doğru giden resimleri sağlam bir zemine oturtarak, resimlerin yapısını da koruyor. Sanatçı, arkaizmi basit bir dille açıklıyor. “Arkaik anlayış toprağa yakın, toprakla ilişkisini kesmemiş, toprağın iyileştirme gücünü taşıyan bir yapıdır. Arkaik yapının özü çok sağlam. O nedenle bu resimleri gelecek nesillere taşıyacak bir kalıcılık yaratıyorlar.” Kadim uygarlıkların felsefesini resme taşıyan bu anlatım dili resimlerin yarattığı büyünün anahtarı oluyor. Güven Zeyrek’in çok sade ama çok zengin resimleri özetle “az, çoktur” diyor. Garip zamanların hesapçı tavrına, otomata bağlamış insan hayatlarına karşı duran samimi, sahici bir tavır sergiliyor. Tüketim çılgınlığında boğulmaktan sıkıldıysanız, hayatınız pahalı çöpler mezarlığına döndüyse, Güven Zeyrek’in resimleri size iyi gelecek. Sanatçının resimlerinden oluşan büyük ebatlı kitaplarına seçkin kitapevlerinden ulaşabilirsiniz.