Yine sabahın bir vakti güneş doğmadan düşmüşüm yola. Bugün de yine güneşle birlikte doğacağız. Bu duygunun kendisiyle tanıştığım zaman daha on üç yaşındaydım. Kendimden bile daha iyi tanıdığım ve zamanla sevdiğim bütünleştiğim en güzel şey diyebilirim.
Sokaklar sessiz, hava aydınlanmaya yüz tutmuş ama aydınlansam mı biraz daha beklesem mi arasında gidip geliyor. Sokaklar hiç olmadığı kadar güvenli. Bulduğu minicik bir yeşillikte uyuyakalan kedişler, köpüşler sen ve içinde henüz tanışmadığın birçok sen ile birlikte düşüyorsun yollara.
Eve sığdıramadığım ya da sığdırdıklarımdan taşanları aldım sırtıma, ikici evime gidiyorum. Benimle birlikte mesaiye başlayan köpeklerden biraz korkarak ilerliyorum durağa. Oysa kendileri de muhtemelen benden korkuyorlar. İçimden annemin kurduğu cümleleri tekrarlıyorum ’it ite bir şey yapmaz, kötüye bir şey olmaz’. İkna oluyorum kendimce, ikna oldukça rahatlıyor, rahatladıkça biraz daha gökyüzüne bakacak zaman yaratıyorum kendime.
Ben daha otobüse binmeden güne benden önce başlayan Zeynep Abla mesaj atıyor ‘Günaydın’ diye. Mesai saatini başladı sayıyorum o mesajdan sonra. İş yerinde mesai başlamadan döndürdüğümüz masa sohbetlerine yeni katılan G.T.Ş uyanmamış. Kendi kendimize ayaküstü dedikodusunu yapıyoruz ’bak yine uyuya kaldı’ diye. Ben o kısacık sürede bunları yaparken bir taraftan içime düşmüş cuma günün yarattığı derin hüzün. Hüzün dediysem öyle büyükten büyükten şeyler değil elbet. Yine gelmiş köşe yazımla buluşma zamanı. Zaman geldi gelmesine de, kafamda yazı dışında bin bir türlü şey dönüyor. Dönen kelimelerin arasından cümleler bulup masaya oturtacağım saati bekliyorum.
Sabahların en çekilir yarım saatine ‘sabah sohbetlerine’ ulaşmama bir vapur arası kalmış. Ben iskeleye varana kadar gün doğmuş, güneş perdenin ardından o güzel yüzünün yarısını gösterivermiş utangaç haliyle. Sanki devamı gelmeyecek gibi saklanıyor yarısı kaybolmuş bulutun ardına.
Dün iş çıkış saatinden sonra çok olmuş görüşmeyeli. Altı üstü iki defa telefonla aramış birbirimizi bir de arada mesaj falan yazmışız durduk yere. Ofise milim kala arıyor ofisimizin ablası nerde kaldın diye. Kahve koy geliyorum demeye kalmadan kahve hazır soğutma diyor. Günü benden daha önce doğurduğu için ya erken bitirmiş işini ya da koymuş yine duvar dibine bizim dün biriktirdiğimiz çöpleri. Yine sırayı bozmadan geliyoruz ofise. Masa sohbetlerine ‘yeni gelmedik geri geldik’ diyen Gizem de katılıyor. Gelir gelmez başlıyoruz sohbete dün bıraktığımız yerin daha gerisinden. Biz sohbet ederken Birkan ve Esra geliyor ofise. Esra bugün programa gelecek doktorları sayıyor önce, sonra ’aman kızlar sorunuz varsa söyleyin’ diye ekliyor. Sohbet ederken yine beni es geçmiyor Esra yumurtlama dönemim bitmiş reglim gecikmiş bunun altını çiziyor. Arkasına minicik bir cümle ekliyor beni mutlu eden, ‘yarın sevgililer günü sana hediye getireceğim’ diye.
Gizem’in iş temposu, Zeynep Abla'nın genel hayat bilgisi dersi, benim kuramadığım cümleler, Birkan’ın hepimize hayatı tekrar tekrar sorgulatan griden bozma sohbeti, Esra’nın ortaya karışık cümlelerinden sıyrılıp bir anda kendimizi yine ülke gündeminde buluyoruz. Asgari ücret zammının acısı geçmiş geçmeyen nice acılardan dem vuruyoruz yine. Bilecik’te sokak ortasında tanımadığı bir kadını bıçaklayan şahıs "kış geldi, cezaevine girmem lazımdı." Dedi. Antalya'da boşanma aşamasında olduğu eşini öldüren şahıs "Ben bir canavar değilim. Ailesinden özür diliyorum. Kadın öldüren adam adam değil, onurlu insan değil. Ben kalbimdeki gülümü koparmışım" dedi. Biz bu cümleleri bir birbirimize söylerken titredi vücudumuz. Biz bunları konuşup ah nereye doğru evriliyor yollar diye sohbet ederken Özlem Müdür giriyor içeriye. Sana köşe yazısı konusu buldum Selda diyor. İzmir’de 87 yaşında emekli hemşire bir kadın evinde ölü bulunmuş, on yıl önce ölmüş. Birisi evinde ölüyor ve on yıl boyunca kimse yokluğunu fark etmiyor.
Sabah kedi, köpek, karınca ve böcekten korkarak ama zarar görmeden doğurduğum güneşi insan oğlunun iğrenç yüzü ile batırıyorum. Hepimiz Yarından hem umutlu hem korkarak kalkıyoruz masadan. Biz masadan kalkarken Zeynep Abla söyleniyor yine hayatın en pembe en güzel yerinden dağıttıklarınızı toplayın gençler… Dağıttıklarımızı topladığımız, derli toplu bir gün bıraktığımız ve karşıladığımız güzel günlere olan inancımla haftaya buluşmak dileğiyle…