Bir soru ne kadar yanlış sorulabilirse, o kadar yanlış bir sorudur bu ve yanıtı/yanıtsızlığı yumurta-tavuk sürgiti kadar anlamsız ve horoz yumurta imkansızlığındaki keyifsiz kahkahadır.
Hukuk siyaset arasında bir nedensellik ilişkisi aramaya çalışmak bir türlü tam olarak tanışamadığı ama gurbetteki akrabalardan çokça övgüsünü dinlediği o başarılı kuzene her on yılda yapılan bir öykünmedir; yaşlandıkça her on yılda bir anlamsız nefret, kızgınlık ve hatta benzeşildikçe ağdalı bir aşağılamadır, ne var ki o kuzeninin sizden haberi yoktur.
Hukuk siyasetten doğmaz, doğmamıştır, siyasetten doğanın adı hukuk değildir. Siyaset hukuktan doğmamıştır, zaten kimse de bunu hiçbir zaman iddia etmemiştir. Hukuk, insandaki ‘adalet’ duygusunun toplumsallaşmış halidir veya yokluğudur. Yokluğunda hukuk yoktur, toplumsallaştığında adalet vardır.
***
Hukuk nedir sorusundan çok ne değildir sorusuna verilen yanıttır.
***
Hukuk, idam etmek değildir.
Hukuk, gençleri idam etmek değildir.
Hukuk, gençleri mesnetsiz iddialarla yargılayan asık yüzlü yargıçlar heyeti değildir.
Hukuk, gençleri yargılamak için değildir.
***
Hukuk; kanunlar, yasalar, genelgeler, yönetmelikler değildir.
Hukuk; cezalar, ıslahlar, güçler, dengeler, güç dengeleri değildir.
Hukuk; kutsiyet, adanmışlık, olgunluk, yaşam deneyimi değildir.
Hukuk; koca koca binalar, adalet sarayları, saraylar, ofisler, bürolar, cübbeler, yakalar değildir.
Hukuk, az veya çok değildir; vardır veya yoktur; varlığının eleştirisine tahammül varlık göstergesidir.
Hukuk; sansür, işten çıkartma, işsizlik değildir.
Hukuk; borç, alacak, icra ve evde kalan son beyaz eşya değildir.
Hukuk; iktidar, muhalefet değildir.
Hukuk, ne en yüce ne en kötü değerdir, hatta değer olduğu tartışılabilir, hukuk belki de yarattığı değerdir.
Hukuk; siz, biz, ben, şahsım, onlar değildir.
Hukuk, insan değildir.
Hukuk, para değildir.
Hukuk; yargıçlar, savcılar değildir.
***
Eğer hukuku, olmadığı bu şeylerden biri/birkaçı/hepsi haline getirmişseniz hukuk yoktur; kimliğini, kişiliğini ve bedenini çaldığınız bir köleniz vardır.
***
Cüneyt Ozansoy’un bir sosyal medya paylaşımında söylediği gibi “Türkiye'nin anayasaları, kanunları, KHK'leri, tüzükleri, yönetmelikleri ve binlerce başka düzenleyici işlemi vardır. Buna rağmen, sorunu nedir? Türkiye'nin bir hukuku yoktur! Mevzuatı hukuk zanneden çapsız kasabalıları vardır sadece.”
***
Lafı uzatmak anlamsız. Bazı faniler, kendini aşan her düşünü köleleştirirler. Köle, içindeki kıvılcımı henüz kaybetmemişse… Ama eğer kaybetmişse, o köle artık zamanının en büyük köle tüccarının en büyük yardakçısıdır, soytarısıdır. Artık doğadan, insandan, hayvandan, adaletten, ağaçtan, dereden, dünyadan bahsetmenin zamanı geçmiştir. Ama hukuksuzluk kendi yeni hukukunu yaratmak zorunda kalacaktır; Dissosiyatif Kişilik Bozukluğu veya başka bir ifadeyle Çoklu Kişilik Bozukluğu.
***
“Halkın bir parçası olan birey bu savaşta, daha barış zamanlarında arada bir kendisine dayatılmak istenen şeyi, devletin bireyi hukuksuzluk ve haksızlıktan menettiğini ve bunu hukuksuzluk ve haksızlığı ortadan kaldırmak için değil, tıpkı tuz ve tütün gibi onu da tekeline almak istediği için yaptığını dehşet içinde saptayabilir.”
Savaşın ve Ölümün Güncelliği, Sigmund Freud, Telos Yayıncılık s. 19