“Namusum ve şerefim üzerine söz veriyorum, bu madeni çalıştırtmayacağım!” demesiyle, on yıldan fazla süren mücadelemizi bitirdi sayın başkan! Köylüler, güce, idareye, otoriteye inanmayacaklar da bize mi inanacaklardı? Hem böylesi bir inanış her bakımdan kolaydı. İzmir’in suyu artık başkanın namusuna şerefine emanetti…
İzmir’in damındaki altın madeni, Kanadalı şirketçe çalıştırıldı! İlgili Bakan, “Uluslararası tahkime giderler, tazminat ödemek zorunda kalırız…” dedi.
Yasalar da değiştirildi Yönetmelikler de; sürekli olarak ve sömürgeci şirketler çıkarına… İzmir’in suyundan sorumlu Başkan’a ahlâksız teklifler yapıldı “Çamlı Barajını yapma…” diyerek.
İzmir’in namuslu ve şerefli başkanı, Özel İdarenin yok edilmesiyle el konularak Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredilen İzmir’in birikimlerine gösterdiği tepki ve duyarlılığı, içtiğimiz sular için göstermedi! “İzmirliyi toplarım, direnirim…” diyemedi.
Oysa durum çok ciddiydi ve İzmir’in içme suları bu madenin faaliyetleri nedeniyle kanserojen ağır metallerle kirletiliyordu!
Bu durum İzmir 1.İdare Mahkemesi'nin 16.04.2015 tarih ve 2013/801 Esas, 2015/577 sayılı kararında, çevre hakkını düzenleyen Anayasanın 56.maddesi, Çevre Kanunu’nun çevrenin korunması başlıklı 9.maddesi, ÇED'e ilişkin yasa, yönetmelik düzenlemeleri ile uluslararası çevre koruma sözleşmelerinden söz edilerek, özetle; bilirkişi raporunda; "keşif sırasında alınan kuru atık örneğinin XRD analizinde tespit edilen başlıca minerallerin ÇED raporu beyanları ile uyumlu olduğu, keşif sırasında kuru atıktan alınan örnekte bulunan sülfür ve ağır metal konsantrasyonlarından arsenik (As), kadmiyum (Cd), bakır (Cu), kurşun(Pb), mangan(Mn), nikel (Ni), selenyum(Se), kükürt (S), çinko(Zn) elementlerinin dünya kabuk ortalaması (DKO) seviyelerini astığı, bu elementler arasında As, Cd, Cu ve Zn elementlerine ait değerlerin ÇED raporları içeriğinde belirtilmiş seviyelerin üzerinde olduğu, özellikle Cd (1397 ppm) ve Cu (7806 ppm) metallerinin (DKO) değerlerinin çok üzerinde olduğu “nun tespit edildiği, bu durumda; ",...yeraltı suyu kalitesini bazı mineraller ve metaller açısından olumsuz olarak etkileyecek olması, kuru atıktan sülfür ve ağır metal konsantrasyonlarından bazı elementlere ait değerlerin ÇED raporları içeriğinde belirtilmiş seviyelerin üzerinde, bazı metallerin değerinin ise dünya kabuk ortalamasının (DKO ) değerlerinin çok üzerinde olduğunun tespit edilmesi, yine pasa yani ekonomik olmayan kaya(EOK) sahasında bulunan pasa materyalindeki bazı metal konsantrasyonlarının DKO seviyesinden belirgin şekilde yüksek olduğu, bu metallerin yan kayaçta da bulunduğu ve EOK sahası pasa malzemesinde yüksek konsantrasyonda S varlığının bu sahada asit-maden drenajı (AMD) oluşması riskini artırdığı, bu yolla da söz konusu yüksek konsantrasyonlu ağır metallerin mobil hale gelmesinin mümkün olacağının belirlenmiş olması, ekonomik olmayan kaya depolama alanı için ÇED kapsamında yer alan bir eluat analizi bulunmaması ve bu saha için öngörülen taban yalıtım malzemesinin sızdırmazlık ömrünün çok kısa olması gibi tespit edilen ÇED raporunda ki eksiklikler, çevre için yaratacağı olumsuzluklar ve bu eksikliklerin giderilmemesi halinde faaliyetin oluşturabileceği çevresel etkilerin ve risklerin daha artmasının beklenebileceği hususları dikkate alındığında, tesis edilen dava konusu işlem ile İzmir İli, Menderes İlçesi Efemçukuru Köyü sınırları içindeki Efemçukuru Altın Madeni Kapasite Artısı Projesi için verilen ÇED Olumlu kararında hukuka uyarlılık bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline..." karar verilmiştir denilerek saptanıyordu.
Namuslu ve şerefli başkanımıza içiyoruz suyumuzu; afiyet olsun!