1 Nisan şaka günü, ama sağlık bakanının açıkladığı toplam ölü sayısı çok acı: 277. Koronavirüs testi pozitif çıkan hasta sayısı ise 15 bin 6789.
İlk vaka sayısı 11 Mart’ta, ilk ölüm durumu 17 Mart’ta açıklandı. Üç gün sonra bir çalışma yaptım, birkaç gün sonrası için öngörümü Facebook’ta paylaştım. Öngörümün tutmuş olması beni çok üzdü.
Bu öyle karmaşık bir şey değil, bilen için verileri geleceğe doğru aktarma işi. Ayrıca dünyadaki gelişimle de uyumlu olmalı.
Hesaplar resmi açıklamalara göreydi, durum içler acısıydı. Bugün açıklanan tablo ise yöneticilerin ne kadar aymaz bir davranış içinde olduğunu açıklıyor. Uzatmadan söyleyeyim, 10 Nisan’da ölü sayısı 1000 (bin)’i geçer. Bilgi saklayıp, dua ve sabır dileyenlerin yöneteceği “virüs krizi yönetimi” bu kadar olur.
Türkiye için kaygılıyız. Bu arada İzmirliler Koronaya tutulsun da ölsün diyen, ben maaşımı bağışlıyorum siz de alkol paranızı bağışlayın diyen zihniyet var. Bağışı devlet topluyor, başkası toplarsa devlet içinde devlet mi olur diye tüm paranın üzerine çökmek isteyenler de var.
Ne paralar harcandı, nerelere?
Ne paralar toplandı depremzedelere, şehitlere? Hiçbirinin kaydı ortada yok.
Şimdi birileri belediye hesaplarına el koyarak paraların üzenine çöküyor.
Hep yazıyoruz, devletler vatandaşının cebine para koyuyor, ekonomiyi ayakta tutmaya çalışıyor. Türkiye paraya muhtaç olan vatandaşından kampanya ile bağış bekliyor.
“Bu milletin…” diye başlayan kişinin vergi borcundan bir kalemde silinen 500 milyon lira ve dağıtılan nice paralar komisyon hesabıyla birilerine geri döndü. Şimdi vatandaşın cebindeki üç kuruşa da göz diktiler. Uçmayan uçaklardan KDV’yi yüzde 18’den bire indirdiler. Vatandaşla dalga geçtiler. Son 30 yılın en düşük düzeyine inen petrolden ucuzluk getireceklerine benzine bu hafta yine zam yaptılar. Nedeni açık?
Para dönmeyen ticaret kalemlerinde indirim yaparken, para harcanan kalemlere yüklen. Benzin, başka? Gazlı içecekler... ÖTV’yi arttırdılar.
Bankaların kredi kartlarının asgari ödemesini azalttılar. Bunu sonucu vatandaş daha az para ile daha çok borçlanacak. Bankaların en önemli gelirlerinden birisi de kredi kartı borcunun ödenmemiş kısımlarından alınan faizi. Vatandaş denize düşmüş, faiz yılanına sardırıyorlar onu. Bir yandan da bana para ver, para ver diye beyinleri yıkıyorlar.
Yandaş medya bakanın açıkladığı yeni virüslü vaka ve ölüm sayısının ardında, Amerika’da durumun ne kadar zor olduğunu anlatıyor, aşı bulundu, bulunuyor haberleri yapıyor. Sosyal medyada sorumlu doktorların, bilim adamlarının haberleri - ve tabii bazı ulusal ve yerel medyada- daha çok izleniyor. Vatandaşın çığlığı dünyada yankı buluyor, bizimkiler hala dua ve sabır ile virüsün alt edileceği inancında. Bir de bağış toplama işi var ki, ne deseniz yeridir sevgili okurlarım.
Vatandaşın çilesini görmeden, 10 bin liralık Korona test kitinin faturasını ve Cumhurbaşkanlığı forslu yüzüğünü göstere göstere ve de sırıta sırıta kendine test yaparken videoya çekip paylaşan yandaş sanayiciye ne demeli?
İzmirlileri Korona tutsun da biz de kurtulalım diyen zihniyeti bir kez daha anımsatayım.
Yılmaz Özdil diyor ki, “Kefen parasını yedikleri milleti, ceset torbasıyla gömüp, üste para istemeleri sürpriz değil!”
Tunç Soyer’in yardım kampanyasında çalışırken söylediği sözü unutmayalım: “Sel gider kum kalır derler, sonunda bu salgın geçecek geriye dayanışma kalacak"
Bizim için kendini tehlikeye atmaktan çekinmeyen sağlıkçı kardeşlerimizden 601 kişi virüse yakalandı. Onları çok seviyoruz.
Bu günler Koronavirüsü bulaşmasına karşı daha dikkatli olmayı gerektiriyor, ancak yakın gelecek daha gerilimli günlere gebe.