İzmir’in eski fotoğraflarının Facebook’da paylaşıldığı sayfaları izliyor musunuz? Açıklamalar, yorumlar, düzeltmeler, anılarla da zenginleştiriliyorlar. Ama en çokta insanın içini acıtıyor. Nasıl bir kentin, ne çok anıları, muhteşem kültürleri, yaşanmışlıkları yok edilmiş! Hâlâ da devam ediliyor yıkmaya yok etmeye.
1800’lü yıllardan beri biriktirilmiş fotoğraflar çok şeyler anlatıyorlar. En önemli haykırışları ise “Bu kenti hak etmiyorsunuz!”
Orhan Beşikçi bir söyleşisinde: “...Görmediğimiz, önünden bir kez olsun geçmediğimiz tarihi yapılar, semtler ve sokaklar zaten bizim için hiç yoktu. Bol ışıklı, alçı tavanlı, laminat ve parlak aksesuarlı, granit zeminli, aynı tornadan çıkmış gibi birbirine benzeyen günümüz evlerine değer verirken, tarihin, mimarinin, estetik ve yaşanmışlığın sembolü olan eski İzmir evleri ve semtlerini acımadan yalnızlığa ve yok oluşa terk ettik. Gözyaşlarını göremesek bile, ben terk edilmiş eski İzmir evlerinin ağladığına inanırım...” demektedir.
Fotoğraflardan birinde gördüğümüz Kervan Köprüsü için, “...Kervan Köprüsü, geçen yüzyıllarda İzmir’e gelen seyyahların anlata anlata bitiremediği, gravürlerini yaptığı, ağustos ve eylül aylarında yaklaşık her biri 250 kilogram ağırlığında yük taşıyan, 2 bin, 3 bin deve kervanının üzerinden geçtiği Roma, Bizans ve Osmanlı’nın kullanmış olduğu köprü. Şu an Yeşildere’de başka bir köprünün altında hapis vaziyette. Bir zamanlar çevresi servi, çınar ve dut ağaçlarıyla kaplı mesire alanıydı...”
Özellikle Gar ve Çorakkapı Camisi fotoğrafları çokça paylaşılır. Orhan Beşikçi için İzmir’ in en önemli yeridir Basmane. “...Basmane deyince aklıma Kapılar ve hanlar ve hamamlar gelir. Basmane’ de Kapılar adında bir semtimiz var. Şimdi o tarihi kent dokusu içerisinde, halen sur duvarlarının bir kesitinde kemeri yıkık koca kapı mevcut. İzmir’in en eski camileri, mescitleri, hanları, hamamları burada...”
Alsancak’ın cumbalı evlerine karşılık Eşref Paşa’nın tertemiz ve dar sokaklarının fotoğrafları. Cumbalı evlerin resmi selâmlaşmaları, görüşmelerine karşılık sıcacık muhabbetleri, senli benli konuşup gülüşmeleri Eşref Paşalılar'ın. Bu nedenledir zaten kapı önlerinin tertemiz yapılması; akşama konu komşu kapı önlerinde yiyip içecek, bölüşecek paylaşacaklardır...
Birinci Kordon’un iki katlı evleri, demirlemiş gemi görüntüleri yok edilmiştir. Pasaport civarında bordalamış çatanalar da yoklar; artık bilinmezler bile.
Vilâyetin etrafında, Konak Meydanı’nı çerçeveleyen Sarıkışla, tütün depoları, önceleri lise olarak kullanılan adliye binası falan yok edilmişlerdir. Belleğin silinmesi, zeytinyağına katılan makine yağına ait delillerin yok edilmesi gerekmiştir...
Atlı tramvaylar gibi faytonlar da yoktur. Kızılçullu’daki tarihsel su kemerleri göstermeliktir...
O kadar çok anı, kentsel bellek, kültürel ve sanatsal değer yok edilmiştir ki İzmir’ de, İzmir diye bir kent kalmamıştır gerçekte. Beş bin yıllık diye bilinirken Yeşilova Höyüğü ile sekiz bin beş yüz yıllık olduğu anlaşılan kentte yüz yıllık bina bırakılmamıştır. Cumhuriyetin iktisadî politikalarının belirlendiği, İzmir İktisat Kongresi’nin yapıldığı bina bile yıkılmıştır! Şimdi mezbelelik haldedir.
Hiçbir değeri anlaşılmayan, korunmayan, hep yabancıl sayılan Gâvur İzmir’i yok ettiler. Ya yerine nasıl bir kent koydular?
Şimdilerde sırada Kültürpark var, Kemeraltı var...
Bunlara seyirci kalacak mıyız?