Yaşadığımız yerlerde söz sahibi olmamız konusunda mücadele alanımız çok dar.
Demokrasinin araçtan amaca evrilebilmesini sağlayacak unsurların başında, katılımcığı etkin kılacak yöntemler geliştirilmesinin önemi ortada. Bunun için de İsviçre gibi nüfusu az ve ülkenin geneline yayılmış biçimde olmayan kentlerimizde, sistematik çalışan yapılara gereksinim duyuyoruz. 2013’te yükselen ve ağaçla başlayan hikayeyi dönüp dönüp okuduğumuzda meselenin ağaçtan öte bir öneme de sahip olduğunu kavrıyoruz.
Simgeleşen ağaçlarımız, artık bizim yaşam alanlarımıza dair mücadelelerimizin öncüsü olmuş durumda. Ağaçlar, katılımcı demokrasinin elementleri, bize örgütlenmeyi hatırlatan canlılar oldu.
Hele ellerin oluşturduğu ağaç figürleri öyle yayıldı ki katılımcı demokrasi deyince vazgeçilmez iki simgemiz oldular. Geçen gün, Dominik Caddesi’nde yürürken fark ettim, Ege Orman Vakfı çok güzel bir farkındalık uygulamasıyla, caddede yer alan ağaçları yün örgülerle giydirmiş. Renklenen ve modanın gözdesi haline gelen ağaçlar, emeği de hissettiren bir görüntüyle içinizi açıyor.
Baharın gelmesiyle ve yaza doğru hazırlanırken, katılımcı demokrasiyi destekleyecek yöntemlerin vücut bulması daha da kolaylaşıyor. Parklarımız bizim, oturup konuşalım; forumlar yapalım.
Mahallemizde kaç tane park var, kaç bina, kaç hane, kaç çocuk… Hepsini dosyalar halinde hazırlayalım; bilgi iyidir. Bilgi sahibi oldukça, sorun olarak sıralayageldiğimiz durumları çözmek için adım atabiliriz. Bilirsek ancak, çözüm aklımızda belirir.
Katılımcı demokrasinin güçlenmesini sağlamak bizim elimizde. “Oy verdik ya işte, yönetsin seçtiklerimiz!” dersek olmaz. Hele ki seçtiğimiz kişilerin daha kimler olduğunu bile bilmiyorsak, siyasi partilerin belirlediği adaylara gönlümüzdeki parti gereği oy veriyorsak sorumluluk hissetmeliyiz. Önce yaşam alanlarımıza dair söz söyleme hakkımızı elde edelim ki ülke geneline etki edecek alanlarımız genişlesin.
Temsili demokrasiyi, doğrudan demokrasiye yaklaştırmak için yapılabilecekleri çoğlatmak için forumlar önemli. Forumlar, paylaşmanın ve dayanışmanın ortamını kurmak için yardımcı oluyor. Forumlarda yükselen enerji, havanın ısınmasıyla hızla eyleme geçmeyi sağlayabiliyor. Semtlerimizde bir araya gelmenin yolunu bulduğumuzda ve o bulduğumuz yolun sürekli açık olduğunu gördüğümüzde haveslenmek de mümkün. İlgi alanlarımızdan, yaşam alanlarımıza doğru yönelerek sokaklarda yapılacak her türlü çalışmanın öncüsü olmak bizim elimizde.
Kentte yaşamanın, beton-trafik ikileminden ibaret olmadığını hissedebilmek için alanlar açmalıyız. Poşet yerine bez torba tercih etmek, domates, biber yetiştirmek balkonumuzda, evde geridönüştürülebilir atıkları ayrı ayrı saklamak, işe bisikletle gitmek, sokakta yaşayan kedilerimizle, köpeklerimizle ilgilenmek, yere çöp atmamak gibi yapabileceğimiz çok şey var. Ne yapacağımıza karar vermek bizim sorumluluğumuzda, tekil bir durum. Tek tek bu duyarlılıkla bir şeyleri dönüştürmek mümkün; hele bunları yaparken bir araya gelebildiğimizi düşünsenize, ne keyifli olur yaşamak.
RadYU
Sonunda, İzmir’de bir üniversite radyosu sesini yükseltmeye başlamış. Yılın en iyi üniversite radyosu ödülüne aday RadYU, başarılı bir medya ekibiyle yaşamını sürdürüyor. Nitelikli programları ve içeriğiyle mutlaka keşfedilmesi gereken bir dünya.
Yaşar Üniversitesi’nin bünyesinde oluşturulan RadYU’da “Kampüste İyilik Var” ve “Evreka” programlarını ilk fırsatta dinlemenizi öneririm. “radyu.yasar.edu.tr” adresinden canlı yayınları ve önceki programları dinlemeniz mümkün.