CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü konusundaki “taktik” hamlesinin “stratejik” başarıya dönüşüp dönüşmeyeceği kuşkusu oluştu.
CHP; başörtüsü konusuna ilişkin yasa önerisini “başörtüsü serbestisini güvenceye almak ve iktidarın başörtüsü istismarını önlemek amacıyla gündeme getirdiğini” savunuyor.
Ancak; CHP, öngöremediği “gündem değişikliği” süreciyle karşılaştı. Toplumun temel gündemi olan işsizlik, hayat pahalılığı, yoksulluk gündemden düştü, bunun yerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Anayasa değişikliği teklifi gündeme geldi.
Denilebilir ki; bu tablo, tam da AK Parti’nin istediği tablodur.
Nitekim; Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kılıçdaroğlu bize pas verdi, onu gole çevirmemiz gerekir” dedi.
Bu arada; 6’lı masanın “belirleyici” partisi İYİ Parti’nin Genel Başkanı Meral Akşener’in Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü hamlesine ilişkin “Kapanan değil, kanayan yaralarla uğraşalım” değerlendirmesi; konunun 6’lı masada henüz görüşülmediğini, Kılıçdaroğlu’nun belki de DEVA, GELECEK VE SAADET PARTİSİ’nin elini güçlendirmek için bu hamleyi yaptığını düşündürüyor.
Bu bağlamda; Babacan, Davutoğlu ve Karamollaoğlu’nun Kılıçdaroğlu’na “destek” açıklamaları, bu düşünceyi güçlendiriyor.
Buna karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşı hamlesi de “Şu an yasal düzenleme gerektirecek bir durum yok, Anayasayı değiştirelim… Gücünüz yetiyorsa referanduma gidelim” şeklinde oldu.
AK Parti’de “Aile Kurumunu güçlendirmeyi de içine alacak bir Anayasa değişikliği” hazırlığına başladı.
Öte yandan; CHP, Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü çağrısını, “helalleşme” çağrısının devamlı olarak nitelemenin yanında, başörtüsünün seçim ortamında istismarın ve propaganda malzemesi olarak kullanılmasının önüne geçmeyi hedeflediğini dillendiriyor.
İKTİDARIN “İNANDIRICILIK”, MUHALEFETİN DE “UMUT İNŞA EDEMEME” SORUNU VAR
Günümüzdeki siyasal tablo; iktidarın “inandırıcılık” ve muhalefetin de “umut inşa edememe” sorunu olduğunu anlatıyor.
Ayrıca; muhalefetin iktidara kıyasla kazanmaya daha yakın olması gerekirken, henüz sokakta nabız bu yönde atmıyor.
Muhalefetin umudu, heyecanı ve güveni inşa etmeden “taktik” hamlelerle seçim kazanması mümkün değildir.
Muhalefet, sokakta seçim kazanma coşkusu yaratabilmiş değil.
Bir uygarlık tercihi olan seçime 7 buçuk ay kala, seçimi sadece “aday kim olacak” beklentisine, taktiğine sıkıştırmak; sadece AK Parti’ye yarar.
Bunun somut göstergesi; tüm kamuoyu araştırmalarının iktidarın “oy”larına belirgin bir “azalma” olmasına karşın CHP’nin “oy”larında bir “artış” olmadığını anlatmasıdır.
Ayrıca; her evde hissedilen ekonomideki “olumsuz” gidiş ve sadece basını değil, sade yurttaşı da ilgilendiren “dezenformasyon” yasası yerine Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü, giyim-kuşam konusunu gündemin ilk sırasına oturtması, “taktik hata” olarak yorumlanıyor.
Kaldı ki; başörtüsü konusunu Türk toplumu, zihninde çözüme kavuşturmuştur.
Halkın temel problemi; işsizlik, yoksulluk, hayat pahallılığı, beslenme ve barınma problemi ile özgürlük ve adalet arayışıdır.
Buna karşılık; muhalefet, henüz, bu problemlere çözüm getirme konusunda “güven” verememiş, toplumla duygusal yakınlık, birliktelik oluşturabilmiş değil.
Gelinen bu aşamada 6’lı masada; beklendiği ölçüde kapsayıcı, mobilize bir görüntü sergileyememiş, tersine; heyecansız ve dar alanda, ağır tempoda ve politika üretemeyen bir görüntü sergilemiştir.
Denilebilir ki; siyaset demokrasinin nihai hedefi olan toplumu barıştırmak, ayrılıklardan ortak payda oluşturarak uzlaşmayı sağlamak noktasından uzaklaşmamalıdır.
Sonuç olarak: İktidarın “inandırıcılık”, muhalefetin de “umut” inşa edememe sorunu var.