Tunç Soyer’in düzenlediği ‘Arama Konferansları'nın ikincisi, ‘Tarım ve Gıdaya Sağlıklı Erişim’ başlığı ile yapıldı. Konferanslarda konuya ilgili, yetkin isimler doğrudan Başkan Tunç Soyer’le fikir alışverişinde bulunma fırsatı yakalıyor. Amaca odaklı konferanslardan somut sonuçlar çıkacağı belli.
Yalnız bu yazının konusu ‘Arama Konferansları’ değil.
Konferans öncesinde kısa sohbet ettiğim bir Büyükşehir Belediyesi yetkilisi, Tunç Başkanın elindeki CV sayısının 20 bini aştığını söyledi.
İşsizlik almış başını gidiyor. Soyer’den etkilenen, seçim çalışmalarına katılan, umutlanan binlerce işsiz genç de o ya da bu şekilde işe girmenin yollarını arıyor.
Ataması yapılmayan genç öğretmenlerin intihar ettiği, yüzbinlerce gencin işsizlikten bunalıma sürüklendiği koşullar, çok ağır koşullar.
Yalnız bu kadar ‘CV’nin İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde iş başı yapması da mümkün değil…
Belediyeler türlü yöntemlerle istihdama katkı yapmaya devam edecektir.
Peki, hiç kimse mi belediyede çalışmayacak?
Yeni personeller alınmayacak mı?
İşe girebilmek için, Ankara’dan ‘dayı’ belediye meclislerinden ‘encümen’ mi kovalanacak?
İlçe örgütlerine kontenjan mı sağlanacak?
***
Belli ki Tunç Başkan bu devasa soruna, eski yöntemlerle yaklaşmak istemiyor.
Buna ne kadar gücü yeter bilemiyorum ama, ‘Arama Konferansı'nda gelişen bir olay, başkanın ne yapmak istediğine işaret ediyor.
Olay şöyle gelişiyor:
Kültür Park’ta yapılan ‘Tarım ve Gıdaya Sağlıklı Erişim’ başlıklı ‘Arama Konferası’nda işsiz bir Gıda Mühendisi mikrofonu eline alarak, “Ben tıp okumak istiyordum ama gıda mühendisliği okuduğum için çok mutluyum. Ancak bir yıllık işsiz bir mezun olarak karşınızdayım. Kendi olanaklarımla yüksek lisans okuyorum. Sizden, bizim gibi işsiz gençleri, gıda mühendislerini çiftçilerle buluşturup, ortak proje üretmenizi talep ediyorum” diyor.
Genç kadının bu sözlerinden sonra Soyer, “Ben de size iş teklif ediyorum” diyor. Soyer’e teşekkür eden ve gözyaşlarını tutamayan kadın, “Ben böyle bir şey demek istememiştim” diye cevap verirken Soyer ise, “Biliyorum, CV’ni gönder” şeklinde karşılık veriyor. Salonda alkışlar kopuyor.
Başkan Soyer bu hareketiyle ‘CV’lere liyakat temelli bakacağının sinyalini veriyor.
Örneğin; ilçe örgütlerinden gelen işçi alımı taleplerini ‘Kadın otobüs şoförü, kadın temizlik işçisi ihtiyacımız var' diyerek yönlendiriyor.
Örneğin, kimi yerlerde ömrü boyunca okuduğu kitap, izlediği tiyatro oyunu, gezdiği sergi sayısı bir elin parmağını geçmeyecek kadar az olan Kültür Müdürleri ‘göreve başlarken’; Tunç Soyer, kültür politikalarını geliştirmek üzere, Sunay Akın ile çalışmaya karar veriyor.
Örneklerin artacağına inanıyorum.
Bir başka örnek de Çiğli’den…
Eski Başkan tarafından yeni personel alma konusunda eli bir hayli sıkıştırılan Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü, Çiğli’de bir kreşin servis aracında unutulduğu için havasızlıktan yaşamını yitiren 3 yaşındaki Alperen Sakin’in babası Serkan Sakin’le, belediyenin kreşleri konusunda çalışmaya karar veriyor. Başkan Gümrükçü konuyu “Yaşadığı acı ve mahkeme süreci kendisini bu konuda uzman yapmış. Tek başıma almaktan çekindiğim bir sorumluluktu bu (kreşe kaydolan çocukların sorumluluğunu kast ediyor) ama onun tecrübesinden yararlanalım istedim” diyerek açıklıyor.
İşsizlik ağır sorun…
Ancak liyakatten ve ihtiyaçtan uzak şekilde şişirilmiş ve etkisizleşmiş kadrolar da başkanlar için büyük sorun.
Sadece personel alımlarıyla işsizlik problemini çözmek mümkün değil. Kaldı ki bu doğrudan belediyelerin görevi de değil. Kenti çekim merkezi haline getirmek, yatırımların artmasına zemin hazırlamak gibi daha etkin olunabilecek ve doğrudan belediyelerin görevi olan bir nokta var ve dikkatler buradan uzaklaşmamalı.
Yine de on binlerce aile, belediyelerden öyle ya da böyle istihdam beklentisi içerisinde. Milyonlarca vatandaş ise kaliteli hizmet bekliyor. Belediye Başkanları bu süreçleri nasıl yönetecek, izleyeceğiz.
Kişisel ve toplumsal beklentileri liyakat temelli karşılayamayan başkanlara tepkiler gelmeye başlayacaktır. Liyakatten uzaklaşılan her durumda ise, siyaseten muhalefet edenlerin sayısı artacaktır.
Bunca kişisel beklenti içerisinde, “Koltuğa oturduktan sonra çok değişti” sözü, her zaman objektif bir durumu işaret etmeyebilir. Ancak bu söz fazlaca farklı çevre tarafından ve sıkça söylenmeye başlandıysa, başkanlar bir durup derin soluk almalı diye düşünüyorum.
Kimi başkanlar kitlelerin kendilerine duyduğu heyecanı canlı tutmayı başarırken, kimilerinin ise şimdiden ikinci dönemlerini göremeyeceğini tasdiklediği kanaatindeyim.
Sayılı gün çabuk geçer.
Gözleri kapamak ve derin soluk almak önemli...