Ekonomik İşbirliği ve Gelişme Örgütü (OECD) Ülkelerinin üçte ikisinde konut fiyatları gerilerken Türkiye’de yıllık artış yüzde 153 oldu.
Ekonomik İşbirliği ve Gelişme Örgütü‘nün (OECD) izlediği 43 ülkeden 31’inde, konut fiyatları geçtiğimiz yılın son çeyreğinde “reel” bazda gerilerken merkez bankası verilerine göre; Türkiye’de ise Ocak 2023’de konut fiyatları yıllık bazda yüzde 153, aylık bazda da yüzde 6.9 oranında arttı.
Öte yandan; uluslararası emlak danışma şirketi Kninght Frank’ın 2022’nin üçüncü çeyreğine ilişkin konut fiyatları raporunda da; Türkiye fiyatların açık ara en çok arttığı ülke olmuştu.
Aynı rapora göre; 2022’nin üçüncü çeyreğinde konut fiyatlarının dünyada en çok arttığı 3 il İstanbul, Ankara ve İzmir olmuştu.
Bu arada; Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (BETAM) verilerine göre ise Şubat 2023’de, Türkiye’de kiralık konut fiyatlarındaki yıllık artış yüzde 189.5 olarak gerçekleşti.
Bu bağlamda; İMF’nin raporunda konut fiyatlarının artışında faiz oranlarının kritik bir gösterge olduğu ve faiz oranları dışında da gelir ve nüfusta yaşanan değişiklik ile inşaat maliyetlerindeki artışın belirleyici nedenler olduğu vurgulandı.
KONUT VE KİRA YASASI ÇIKARILMALI…
İşsizlik ve yoksulluk probleminde “barınma krizi”nin de eklenmesi, giderek “güvenlik” sorununa dönüşüyor.
Konut ve kira fiyatlarındaki önlenemeyen yükseliş; “problem” boyutunu da aşarak demokrasiyi, toplumsal barışı, huzuru, dayanışmayı ve aile bütünlüğünü tehdit eden bir noktaya tırmanarak ülke gündeminin ilk sırasına oturuyor.
İzmir’de kentin çeperlerindeki “niteliksiz” bir konutun aylık kirası, neredeyse “asgari ücret”in üstünde seyrediyor.
İşsizlik, yoksulluk, pahallılık, beslenme ve barınma krizi dalga dalga toplumun her kesimine yansıyor.
Bu belirsizlik ve çözümsüzlük tablosu; asla sürdürülebilir değildir.
Oysa; beslenme ve barınma en temel insan haklarındandır, anayasamızda tanımlanan sosyal devletin de taşıyıcı kolonudur.
Sosyal devletin en öncelikli görevi de; yurttaşlarının sağlıklı bir konutta oturmasını ve dengeli beslenmesini sağlamaktır.
Fahiş kira artışları, konut fiyatlarının kontrolden çıkarak konuta erişimi olanaksız hale getirmesi, devlete “konut seferberliği” görevini dayatıyor.
Odağında dar ve sabit gelirlilerin olduğu “barınma krizi”ne kalıcı bir çözüm getirmenin ilk adımı; TOKİ’nin zengine değil, yoksula hizmet etmesi ve TOKİ’nin konut politikasının “seçim malzemesi” olmaktan çıkarılarak kuruluş felsefesine döndürülmesi olmalıdır.
Bu bağlamda; konut kooperatifleri özendirilmeli, merkezi yönetim ve yerel yönetimler imarlı-altyapılı arsa üreterek kooperatiflere tahsis etmeli, TOKİ’de, kooperatif üyelerine düşük faizli, uzun vadeli, en az konut maliyetinin yüzde 60-70’İ’i kadar ve konutların tamamlanmasından sonra “makul” bir süre geri ödemesiz “konut kredisi” vermelidir.
Ayrıca; yabancılara “dövizle” konut satışının önlenmesi, nüfus artışına paralel konut üretiminin sağlanması, emeklilere ve dar gelirlilere “kira yardımı” yapılması konularını kapsayacak “KONUT VE KİRA YASASI” çıkarılması da güncel ihtiyaç haline gelmiştir.
“Barınma krizi” karşısında devlet “seyirci” konumda olamaz; “düzenleyici” pozisyonu benimsemek durumundadır.
Sonuç olarak: Ertelenen problemler, öngörülmeyen problemleri doğurur.
Bugün erken değil; yarın geç olur.