İzmir’ de son bir yılda konut fiyatları yüzde 98, kiralar da yüzde 131 oranında arttı.
Şehir Plancısı ve İstanbul Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Buğra Gökçe’nin açıkladığı ‘’BARINMA KRİZİ’’ne ilişkin araştırması; konut krizinin ‘’beka’’ sorununa dönüştüğünü ve sosyal açıdan da büyük bir tehlikenin habercisi olduğunu gösteriyor.
Şehir Plancısı Dr. Buğra Gökçe’nin açıkladığı verilere göre; konut satışları ekim ayında, bir önceki aya göre; yüzde 8.7 oranında azaldı.
Buna karşılık Türkiye’ de son bir yılda konut fiyatları ortalama yüzde 103 oranında arttı.
Bu artış İzmir’de yüzde 98, İstanbul’ da yüzde 89.6, Ankara’da da yüzde121.1 oldu.
Konut fiyatları artarken buna paralel olarak kiralar da bir yılda, ülke ortalamasında yüzde 127.8 arttı.
Kiralardaki artış İzmir’ de yüzde 131, İstanbul’ da yüzde 91, Ankara’ da ise yüzde 178 oldu.
Bugün, İzmir’ de 100 m2 bir konutun ortalama kira bedeli, asgari ücretli bir çalışanın maaşının en az yüzde 75’ini buluyor.
Bu arada; konut fiyatları ve kira bedelleri böylesine artarken konut kredisi faizleri de yükseldi.
Günümüzde, 100 m2 ortalama konut fiyatı 3 milyon 40 bin TL.
Kamu bankasından 120 ay vadeli 2,5 milyon TL konut kredi alınması halinde aylık taksit 98 bin 258 TL’ ye çıkıyor.
Türkiye’ de, nüfusun yüzde 90’ı böyle bir krediyi geri ödeme olanağına sahip değil.
Bu tablo; konut ve barınma krizinin giderek ‘’insani kriz’’’ e dönüştüğünü gösteriyor.
Konuta erişim olanaksızlaşıyor
2.5 milyon TL kredinin aylık ödemesi 98 bin TL
Böylece; konut fiyatlarının ve kiraların kontrol edilemeyen yükselişi nedeniyle çalışan ve emeklilerden oluşan geniş bir toplum kesiminin konuta erişimi, mülk sahibi olması, olanaksız hale geliyor.
Konut sahipliği oranı, 2002’ de yüzde 73 düzeyinde iken bugün, yüzde 56’ya gerilemiş durumda.
Bu olumsuz süreç; özellikle yeni işe başlayanların, asgari ücretle çalışanların, memurların İzmir, İstanbul ve Ankara’ da ev sahibi olmaları bir yana, kirada oturmalarını bile mümkün kılmıyor.
Bunun sonucunda da; bugüne kadar Anadolu’ dan İzmir, Ankara ve İstanbul’ a göç; bu kez, bu şehirlerden Anadolu’ ya tersine göçe dönüşüyor.
Böylece; özellikle üretim ve hizmet sektörü gibi kritik sektörlerde çalışan ‘’düşük’’ gelirliler, geçinemedikleri için büyükşehirleri terk ediyorlar.
Bu kez de, üretimde ve istihdamda azalma oluyor, bunun sonucunda da Türkiye’nin üretim ve rekabet gücü azalıyor.
Bu arada; konut fiyatlarında ve kiralardaki artış bu hızla devam ederse; Türkiye evsiz, barınacak yeri olmayan insanların yaşadığı bir ‘’insani kriz’’le karşı karşıya kalacak.
Konut üretim seferberliği başlatılmalı
Anayasamız, vatandaşın ‘’KONUT HAKKI’nı güvence altına alıyor ve devlete de nüfus artışına ve ihtiyaca göre alacağı önlemlerle ‘’KONUT HAKKI’’nı koruma görevini veriyor.
Gelinen noktada devlet, konut krizini çözmeyi öncelikli konu olarak ele almalı, yerel yönetimlerle, konut kooperatifleriyle, sivil toplum örgütleriyle eşgüdüm halinde ve saydam süreçlerle nüfus yoğunluğunun ve kentsel ihtiyaçların fazlalaştığı ana kente alternatif konut ve yaşam alanları cevap verecek, ‘’KONUT ÜRETİM SEFERBERLİĞİ’’ ilan etmeli.
Bu bağlamda; TOKİ ve EMLAK KONUT, lüks konut üretiminden vazgeçerek dar ve sabit gelirliler için sosyal konut üretimine geçmelidir.
Ayrıca; belediyeler de 1984 -1990 yıllarında olduğu gibi Ege-Koop gibi konut kooperatifi üst birliğini özendirici uygulamalara geçmelidir.
Kamu bankaları da uzun vadeli, düşük faizli konut kredisi uygulamasıyla, ihtiyaç sahiplerinin konuta erişimlerini kolaylaştırmanın yolunu açmalıdır.
SONUÇ OLARAK: Konut krizi; ‘’insani kriz’’e, ‘’beka’’ sorununa dönüştü, sosyal gerilime ve çatışmaya evrildi.
Çözüm için yarın geç olabilir.