Kendilerine Cumhur ittifakı diyebilirler, ama koalisyon/ittifak ortağı iki partinin genel başkanları öyle bir üslup kullanıyor ki insan olana ‘bunlar olsa olsa kötülük ittifakıdır’ diye düşündürüyor. Siyasette uzun yıllardır hoşgörü, uzlaşma, barış dilini arıyoruz ama ne gezer. Öfke, bağırma, azarlamayla kendinden olmayanı ‘zillet, illet’ ilan eden iktidar kanadı ‘korkutma politikası’ ile toplumu hizaya sokmaya çalışıyor. Ama son günlerde Erdoğan ve Bahçeli düeti, endişe verecek şekilde muhalefeti tahrik eden, galeyana yol açabilecek söylemlere sarıldı.
Tabii ‘beslenme zinciri’ piramidinin daha altındaki yandaş yalaka beslemeler de koro halinde iftira, yalan dolanla süslenmiş saldırılarla görevlerini yerine getiriyor. Ekranlarda, sosyal medyada irin akıtıyorlar!
Koalisyon iktidarının hedefinde öncelikle HDP vardır, partiyi kapatmayıp belediye başkanlarından parti mensuplarına kadar kadrolarını hapse kapatıp sonuçlarını bekledi. Ama sanıldığı gibi kaotik ortam yaratılamadı.
Şimdi inanılmaz şekilde CHP ve lideri Kılıçdaroğlu’na yönelik saldırı dili egemen oldu. Kötülük İttifakı adeta vites büyüttü! Her an durumdan vazife çıkartıp muhalefet parti liderlerine saldırı gerçekleştirme olasılığı olan gruplara acaba ‘yürü ya kulum’ mu denilmek isteniyor? Bir kaos ve kargaşa ortamı oluşması mı bekleniyor?
Çok tehlikeli bir gidiş bu. Salgın yönetiminde sınıfta kalan, ekonomiyi çökerten, vatandaşı işsiz, aşsız bırakanlar; bunları ört bas etmenin gündemi bambaşka yerlere taşımanın hesabını yapıyorsa; çok yazık. Sonuç alamazlar ama ülkeye verdikleri zarar katmerlenir…
Yasaklar torbasında ‘içki’nin işi ne?
Salgını bahane edip vatandaşın yaşam tarzına, tercihlerine müdahale etmeyi akıl eden tek yönetim olarak bizimkiler yine tarihe geçti! Virüse bulaştırma saatleri ve mekanları belirleyerek akla zarar tedbir alan yönetim, yasaklar paketine hop içkiyi de atıverdi!
Hafta içi 21.00 sonrası ve hafta sonu ahali içki alamayacak! Evdesiniz, ister alkol tüketirsiniz, ister çay kahve… Kime ne, sana ne? İnsanların yatak odalarına girdiler, çocuk sayısı dayattılar. Gençlere hayatı zehir ettiler, yediğine, gezdiğine, oturup kalkmasına karıştılar. Yetmedi, evinde alkol tüketmek isteyen vatandaşa da yasak geldi!
Oysa en yüksek vergiyi bu kalemden sağlıyor Hazine. Fiyatları erişilecek gibi değil, vatandaş merdiven altı kaçak üretime yöneldi, patır patır hayatını kaybetti.
Büyük marketlerde alkol satışı serbest, mahalledeki esnaf kapalı, yazık bu esnafa, yazık bu ülkeye…
Utanmak nedir, bilmiyorlar!
Şu Akp’liler ne hayırsevermiş meğer. Devletin imkanlarıyla, vatandaşın vergisiyle hayır hasenat yaparlarmış da biz bilmezmişiz! Üç Akp milletvekili bedelli askerlik yapıyor ama vekil maaşı alıyor, primleri yatıyor yani kamunun parasını devletten bir güzel alıyor. Bu hukuksuzluk ortaya çıkınca da pişkinlikle ‘hayır hasenat yaptık’ diye savunma yapabiliyor. Fahrettin Altun ve karısının toplamda kaç maaş aldığını milletçe izliyoruz. Ama adam çıkıp, “Borsa’dan aldığım parayla hayır yaptım” diyebiliyor. Devletin yani kamunun parasıyla hayır yapmayı marifet saymak mı buna halkın inanmasını beklemek mi daha tuhaf bilemedim…
Ama bildiğim; bu ülkede rezil olunmuyor, utanma duyusu nedir bilinmiyor.