Anlatacaklarım pek uğurlu hakikatler değil. Dahası yanlışını kabullendiğimiz işlerin doğrusudur. Hikaye Mayıs 1919 sonrasında gerçekleşiyor. İzmir işgal edilmiş, Nazilli düşmüş ve Yunan Ordusu’nun Ege’nin içlerine yürümesi çok da direniş görmeden devam ediyor.  Gerek Efzon askerlerinin yarattığı mezalim ama ondan çok bu mezalimin dedikodular, Güney ve Buldan’daki halkın Denizli’ye kadar gelmesini sağlar. Türk halkı, Rum köylülerinin geride kalarak hem Yunan’a yardım etmemeleri, hem de mallarına konmalarını engellemek için onları önlerine katarlar. O dönem Denizli’de olan 2.500 kişilik Rum nüfusu birden üç katına çıkar.

Müftü Ahmet Hulusi Efendi, bu Rum halkının trenle Eğirdir’e gönderilmesini önerir. Bu işlem için, daha önceden jandarma karakolunu basan, kendi ülküsü adına asker öldüren Demirci Efe’den yardım istenir. Fakat halk, daha dört sene evvel olan Ermeni Tehcir ’inin ve sonuçlarının getirisini görüp bunun olmamasını, Rumların, tehcir edilmemesini arzu etmektedir. Zira mütareke döneminde Ermenileri tehcir edenleri Osmanlı işgalcilere teslim etmiştir. Yunan geldiğinde, bu tehcire izin verenlere daha büyük eziyet edilmesinden korkar halk. Demirci Efe’nin adamlarından Sökeli Ali Efe ve 20’ye yakın silahlı kızanı, Denizli’ye geldiklerinde, böyle bir ahval vardır.

Halk Rumların tehcirine direnince Sökeli Ali Efe’nin tutumu sertleşir, o sertleştikçe halkın tutumu katileşir ve en nihayetinde şehir hareketlenir. Bu sırada direnen halka karşı Sökeli Ali Efe’nin adamlarının zalimliği başlamıştır. Denizli’de şimdiki Merkez Bankasının önünde toplanan Türk evladı Türk Denizliler “Kuvayi Milliye istemeyiz, zeybekleri istemeyiz” diye nümayiş tutarlar. Ve en nihayetinde birlik olup, kendilerine eziyet eden Sökeli Ali Efe’yi öldürüp, Goncalı istasyonun etrafındaki ağaçlara asarlar.

Bunu duyan Demirci Mehmet Efe deliye döner. Tüm Denizlileri öldürmeye, şehri yakmaya ant içer. Denizli’ye onu getiren tren garda durduğunda onu karşılamaya gelen Askere Alma Dairesi Başkanı Albay Tevfik Bey’i oracıkta hemen öldürür. 200 Denizliliyi, belediyenin bahçesine toplar 60’ının boğazlarını keserek katleder. Demirci Efe, önceki eylemlerinin affı karşısında katıldığı saflarda katliam yapmaktadır. Mezarlığı yakacak kadar gözü dönmüştür Efe’nin.

En nihayetinde Demirci Efe’nin üstüne Refet Bey, 300 adamı ile birlikte yürür ama çatışmaya girmeye kimsenin gözü yemez. Anlaşma olur, Demirci Efe’nin tüm yaptıklarına “isyan” denir. Ve ellerinde Türk kanı olan Demirci Efe, Nazilli’nin Dualar köyüne çekilir, yanına verilen 50 Mehmetçik ile birlikte 1961 yılına kadar yargılanmadan yaşar. Öldükten sonra da heykeli dikilir Nazilli’ye.

Kuvvacı efelerin bir kısmı yürekli adamlardı, zalimlere karşı geldiler. Bir kısmı düz haydutlardı, kendi keselerinin peşinde koştular. Ama hepsi bir ülkeden bir davadan bahseden, büyük büyük konuşan insanlardı. Bazı imtiyazlar, bazı anlaşmalar ile kuvvaya katıldılar. Demirci gibi, Çerkez gibi anlaşmadan cayanlar oldu, ama en nihayetinde bu devletin kurucu unsuru, bu devleti Yunan işgalinden koruyanlar Demirci Efe gibi haydutlardı. İçinde yaşadığımız bu günlere çok da şaşırmamak gerek. Zira biz daha önce bizim kanımızı dökenlerin heykellerini diktik, vatan kurtardı dedik, direndi dedik. Üzerinize tertemiz bir devlet inşa ettiğimiz insanların haydutluklarını, zalimliklerini unuttuk. Oysa onlar hiç unutmadı. Devleti kuranlardan olduklarını bilip, sahibi olduklarını iddia ettiler. Hala da öyle konuşuyorlar. Kuvvacı Efeler’e gösterilen itibarı gördükleri için.