Bırakın nar çatlasın içimizde, demiştim. Çatladı, çatlıyor da. Nardan sonra har içinde kalıyoruz.
“ Su diyorum heval, su su!”
Sesi duydunuz mu?
*
Bazı şehirlere, bazı mahallere, bazı sokaklara ben hiç gitmedim. Onlar da gelmedi. Ama içlerinden duman geldi, ateş geldi, yanık kokusu geldi, bir binanın bodrum katından çığlıklar geldi. Haberler geldi, içlerinde fotoğraflar geldi. Fotoğraflarda ölmek üzere olan insanlar gördüm, “insanlık” kadraja sığamamış. Zaten “olmayan bir şey”in kadraja sığabilmesinin mümkün olmadığını anlamak için iyi bir fotoğraf bilgisine sahip olmaya gerek yok.
*
Fotoğraf demişken, sağa sola çarpa çarpa çalkalanan bu dünyada fena şeyler olup biterken bazı güzelliklere de şahit olmak varmış. Ne âlâ!
Geçenlerde bir arkadaşımın yanakları sonsuz öpülesi küçük kardeşi fotoğraf çekilirken kameraya bakıp “bir-kiii- üüç” ya da “peeeyniirr!” demek yerine “ aileeee!” diyerek poz verdi. Şaştım kaldım. Bunu ben de deneyeceğim.
Çekiyorum, gülümseyin.
*
Fotoğraf makinesini bir köşeye bırakıp "Küçük Kara Balık"ı alıyorum elime. Geç oldu belki ama pek de vakitsiz oldu diyemem hani.
Ben bir karabatak olabilirim. Cenk Barış da benim en küçük kara balık arkadaşım.
- Nehrin sonu neresi?
*
Bazı incelikler var ki yalnızca belli anlarda işler içimize, her an uygun bir an değildir böyle şeyler için. Bende çoğunlukla gecedir bu an ya da sabahın en kör vakti. İşte bu incelikler, böyle vakitlerde derinde bir şeyleri kucaklar çıkarır olduğu yerden. İçinizde nefesinizi kesen bir duman tüttürür. Geride külü kalır.
Kimse görsün istemezsiniz, sanki bir tek kişi bile haberdar olsa size sunulan bu ‘incelik’ten, fena incinirsiniz. Yüklediğiniz anlamın yitip gitmesinden korkarsınız. Haklısınız da. Son günlerde ‘O Ses Türkiye’ yarışma programında bir eser öyle bir dile getirildi ki cümle cihan duydu bunu. Sözleri Nesimî’ ye ait olan benim ise ilk olarak Ahmet Aslan’dan ve sonrasında Kuan grubundan dinleyip kendime gelemediğim (ya da tam anlamıyla kendime geldiğim mi desem?) bir deyiş: Minnet Eylemem.
Başta bahsettiğim, içimde dumanı tüten inceliklerden biriydi bu eser. Öncesinde bu denli bilinip dinlenmeyen bu deyiş bir yarışma programında duyulduktan sonra çokça dinlendi. Fena mı oldu? Hem evet hem hayır.
*
Duman da ateş de hiç dinmiyor ama, bizlere düşen bu yangın yeri günlerinde şu iki cümleyi iyice düşünmek galiba:
“Har içinde biten gonca güle minnet eylemem.”
“Zalimin talim ettiği yola minnet eylemem.”