Basit olanı seviyorum ben, sade olanı seviyorum. Kordon’ da uzun ince bir yürüyüşü pek çok şatafatlı eğlencelere yeğliyorum. Bu arada, bilir misiniz, Cumartesi günlerini hep kendime armağan ediyorum. Ne ucuz şaraplar, ne deniz kenarları, ne balkon sefaları, ne bisiklet yolları...
Yazı yazmıyorum bir süredir, soranlar oldu; ki bir önceki cümlenin aynısını cevap olarak bizzat bulanlar oldu. Üniversite bitti, vize ve finallerin derdini iş bulabilme derdi aldı. Aslında şanslıyım ki mezuniyetime günler kala mezun olduğum bölüme ucundan kenarından teğet geçen bir iş buldum İzmir’de. Hem de ailem İstanbul’a taşınmamı isterken. Yapmadım, dedim ki kendime; ben bu şehri seviyorum, hem boyoz yemeye bile alıştım ben. Artık hamuru ağzıma yüzüme bulaştırmadan yiyebiliyorken boyozu, ne diye vazgeçeyim İzmir’den? Bence büyük bir başarı bu. Daha haşlanmış yumurta evresine geçemedim ama olsun, alıştım bir kere bu şehre. Çok sevdim. Hem demiştim ya, benim aklımdan hiç çıkmayan bir cümle bu:
İzmir, iyi biridir.

Bunları tek tek aileme de söyledim. Zor oldu ama ikna ettim onları da. “Anlayış” denilen kelime ne büyük nimet insanoğlu adına, bir bilseniz. Ben 23 yaşımda öğrendim. Bir parantez açarak kameralara dönüp “buradan aileme selamlar!” demek istiyorum ama yaşam reytingi olan renkli bir yarışma değil nihayetinde!

Yaşam, zihni yoran uzuuun bir belgeseldir.

İşte böylelikle kaldım İzmir de. Haftasonları Karaburun’a kaçıp kafa dinlediğim yaz günlerini de tüketip sonbaharı getirdim. İzmir’i seviyoruz da insanına ne demeli peki? Yeni taşındığım sokakta ruhu 10 yıl önceden kalma bir bakkal var. “Şaşkın Bakkal” diyoruz biz ona. Geçenlerde su almak için girdim bakkala. İçeri girince de hiç selamlamaz he! “Ne vardı?” der sadece gözlüğünün altından bakarak. Yine aynı edayla sordu bana:

-Ne vardı

-Şey.. Bir su vardı abi. Ne kadar?

-1 lira versen yeter.
(O an ışık hızıyla aklımdan geçen düşünceler: Su? 1 lira mı? Bizim bakkalda su niye 1 lira ulan? Su dediğin en fazla 75 kuruştur mahalle bakkalında! Ama Şaşkın da haklı canım.. Dolardı enflasyondu derken.. 1 lira olur tabi! )
1 lirayı vermek için elimi cebime attım. Hay aksi! Cebimde de hakikaten öncesinden hazırlanmış gibi sadece 75 kuruş var..
- Abi 25 kuruş eksik ama birazdan getiririm ben sana, istersen adımı yaz sen benim.
- Olur mu öyle ya?! Niye birazdan getirecekmişsin, getirme canım! Niye getiriyorsun? Sosyal haklarını kullan biraz!
- ….?

Suyu ve en önemlisi mahalle kültürüne yaraşır bir hayat bilgisi dersi kapsamında sosyal haklarımı düşünerek evin yolunu tuttum.
***
Bir keresinde de ev arkadaşım gitti bizim Şaşkın’ a:
- Abi ekmek alabilir miyim?
-Tabi, senin kendi kararın!
-..?
***

İzmir’in insanı da biçim biçim, sevdiriyor kendini. Bu yüzden kaldım işte bu şehirde. İz Gazete’yi de, köşemi de özlemişim bu arada. Uzun zaman olmuş yazmayalı. Hani neden yazmadığımı soran güzel insanlara yine köşemde yazarak cevap vermek istedim:

İnsan, kendisine yaklaşmadıkça asla çıkmaz ortaya sahici yazılar, şarkılar ve şiirler. Bu dünya, içten olmayan yazılar yazarak ortalığı kirletmenin çöplüğü olmasın diye bekliyorum. Kendime daha çok yaklaşmanın, anılar biriktirmenin yani yaşamı hissetmenin peşindeyim bir süredir.

Bu büyük bir bekleyiştir; sakın acele etmeyin.
Hiçbir şey için hem de. Usul usul sevdirsin kendini size, yaşamak.
Güzel bir gün olsun, siz de bunu isteyin. Ben hepimiz için istiyorum.