Takım tutar gibi yaptığı her işi babamı savunur gibi savunacağım isimler var. Yenilsen de yensen de taraftarın seninle...

Mesela Tarkan...
Mesela Cem Yılmaz...
Ve mesela Kıvanç Tatlıtuğ.
Kıvanç’ın bu listeye girmesi benim için Kuzey Güney zamanıdır.
Ah o ne güzel bir diziydi.
Ne güzel senaryo ne doğru bir cast, ne döktürülen oyunculuklardı.

***

Başak (Dizer) benim Kıvanç’ı tanımadan çok önce pek kıymetli bir arkadaşımdı.
Sonra bir yılbaşı gecesi ben her zamanki gibi evdeyken ve bütün sevdiklerim evimdeyken pat kapı açıldı, Başak yanında Kıvanç’la içeri girdi.
O gün Kıvanç hakkında çok iyi bir oyuncu olmasının dışında bir şeyi daha sevdim: Nasıl mütevazı, nasıl bizden...
Evden çıkarken hiç unutmadığım bir cümlesi var... Dedi ki “Çok teşekkür ederim, kafamdaki Çeşme algısını değiştirdiniz!”
Beni sosyal medyadan takip eden okur dostlarım bilir evimi. Gönül isterdi ama öyle havuzlu manzaralı bir malikanede oturmuyorum:)
Minnoş bi ev işte.
Ama önemli olan o evde buluşanların neşesi, doğallığı, samimiyeti.

***

Tamam neyse işte diyeceğim o ki benim gibi hem kız tarafından torpilli hem oyunculuğuna kişiliğine bayıldığım Kıvanç’ın hevesle beklediğim dizisini izlemiyorum.
Geçen sezon vazgeçtim.
Önüme düşen kesitlerden anlıyorum ki dozu arttırmışlar.
Neyin dozunu derseniz, şiddet içeren ilişki güzellemesinin dozunu.

***

Ben ilişkiler konusunda çok şanslıydım.
Bir kadının bir kere hayal ettiği ilişkileri 5-6 kez yaşadım.
Çok el üstünde tutulduğum, çok şımartıldığım aşklar.
Hepsine ben çomak soktum.
Bir türlü, işte bu diyemedim ve gittim.
“Dilin zekâtı, hayır konuşmaktır” sözünü bildiğim ve kelimelerin sihrine inandığım halde hep ne dedim biliyor musunuz? “Karşıma öyle bir adam çıksın ki ben ağzımı bozduğumda artık beni suskunluğu ve edebiyle utandırmasın. Sen bana ne diyorsun len, ağzının ayarını bil canımı sıkma” desin.
Buraya terbiyeli yazıyorum.

***

Gelsin mi şimdi itiraf?
Gelsin artık.
Böyle biri çıktı... Benim gibi öfke problemi olan... Bana benim dilimle cevap veren. Ben camı indirdiğimde çerçeveyi indirerek cevap veren.
Yeni aldığı, döşemesinin naylonları üstünde otomobilinin ön camını kaldırım tuğlasıyla kırdığımda benim aracın dikiz aynalarını tekmeyle parçalayan...
Öfkesi de barışması da şiddetli bir ilişki.
İşte tam da Aile dizisindeki gibi

***

Dizinin şiddet içeren sahnelerinin altındaki yorumlara bakıyorum...
“Allah bana da böyle bir aşk nasip etsin” diyen...
“Böyle bir kadın bulsam köpeği olurdum” diyen...
“Adam işte budur” diyen...
Ben size söyleyeyim aşk nahhh böyle bir şeydir!
Bu tutkulu bir aşk değil, öfke problemi olan iki ruh hastasının birbirinin hayatını zehir etmesidir.
Aşk, sevdiğinin kirpiğinin ucu titremesin diye çaba harcamaktır.
Aşk, senin saçının teline dünyayı karşıma alırım demektir.
Bunları derken kırıp dökmeye sayıp sövmeye gelmez aşk!
Aşkın, sevdanın sözlüğünde can yakmak, korkutmak, korkmak, zarar vermek yoktur.
Tutku kelimesinin sert ünsüzleri seni yanıltmasın.
Tutkulu aşk, birbirini başının üzerinde taşıma yarışıdır.
Neşedir.
Anlayıştır.

***

“Benim sevgilim de öyle biri işte” kabulüdür.