İstediğiniz bu muydu?
Oldu!
Evet, sizden artık çok korkuyorum.
Aşacağımız bir korku duvarı meğer yokmuş.
Duvarınızın büyüklüğüne erişecek, savaşacak gücümüz yokmuş.
Kötülük ete kemiğe bürünmüş, bu dünyaya hâkim olmuş.
Aklımızın almayacağı bir sırıtış.
Gülerek, eğlenerek yapılan vicdansızlık çok korkutucuymuş.
Boğazına kadar pisliğe batmış bir ülkede sanki başka bir sorumluluğunuz, derdiniz yokmuş gibi saldırdınız sokaklara.
Sokaklarda sizin beceriksizliğiniz yüzünden bu kadar çoğalan garibim köpeciklere.
**
Barış dedikçe böldünüz.
Biz aslında biriz dedikçe parçaladınız.
Dedik ki bu Hitler‘den kalan naftalin kokulu bir anlayış: Böl, parçala, yönet!
Bu halk bunu yemez dedik…
Yedik! Ayarlarımızla oynadılar ve evet yedik.
Çok uğraştınız. Tamam kabul.
Bizi aç bıraktınız. Sadaka maaşlarınızla bizimle alay ettiniz..
Tam sizsiniz!
Her şeye eyvallah!
Ama sakın bizi üç kuruş paramız ama sonsuz merhametimizle kol kanat gerdiğimiz sokak çocuklarıyla sınamayınız!
Biz halkız.
Cumhuruz.
Hani sen de başkansın ya…
Sözün emir eyvallah!
‘Halk bunu istiyor’ diye kışkırtıldı sosyopatlar.
Bu sözle bile başladılar katliama…
Bak inan ne sinir ne öfke
Sadece merak ediyorum.
O aklımızın almayacağı maaşları ödediğiniz danışmanlarınız size gösteriyor mu olanları?
Bu yazılanları?
Kendim için bir şey istiyorsam namerdim.
Bunu söyleyeceğimi hiç ummazdım ama “sana yalvarıyorum, ne olur o vahşi sosyopatlara bir mesaj ver!”
Köpeklerin gırtlağını kesmeyin de…
Köpekleri canlı canlı yakmayın de…
Kedilerin kafasını kesip yola atmayın de…
Bunların hepsi üç gün içinde oldu…
Ama biliyorum senin yine bunlardan haberin olmayacak.
Sadece sonsuz paraya boğduğun çevrendekiler diyecek ki: Reisim sensin! Halkın yanında…
Değil…
Ve bu işin sonu hiç hayırlı değil.