Cumhurbaşkanı Erdoğan, oğlu Bilal Erdoğan’ın da içerisinde yer aldığı geniş bir heyetle Körfez turuna çıktı. Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) kapsayan ziyaretin temel sebebi elbette para!

Dün körfez ülkelerini darbecilikle, Türkiye düşmanlığıyla suçlayan iktidar yanlısı gazeteler ve taraftarları, 50 milyar dolar hacimli ticari bir dizi anlaşmalara alkış tutuyor. Her ne kadar 50 milyar dolar denilse de yurt dışı haber kaynaklarının bazılarına göre bu anlaşma 25 milyar dolar, bazılarına göre 10 milyar dolar olarak ifade ediliyor.

Petro-dolar zengini kral ve emirler Türkiye’de hem hazinenin tam takır hem Tayyip Erdoğan’ın onlara mahkûm olduğunu biliyorlar. Doğrusu Avrupa’ya açılan kapı olması gibi nedenlerle Türkiye, Körfez ülkelerince reddedilemeyecek bir pozisyonda. İki tarafın da yanaşması için nedenler var. Ancak unutmamak gerekir ki, Türkiye el sıkışmaya ayağı aksak gidiyor.

Yaşanan seçim süreci ve ekonominin geldiği durum nedeniyle boşalan kasaya bir anda milyar dolarlar girecekmiş gibi hava estirilerek propaganda yapılıyor. Kemer sıkma politikaları değil de boğaz sıkma politikaları denilecek ekonomik programlar devam ederken, yaklaşan yerel seçimlere hayhuy içerisinde gidilmek istenmiyor. Sıcak paranın ülkeye sokulması üzerine geliştirilen söylemlerin, Gabar Dağı’nda Suudi Arabistan kalitesinde bulunduğu iddia edilen petrolün, yerli ve milli üretime atıfla yapılan propagandaya geniş halk kesimlerinin yedeklenişini de kabul etmek gerekiyor.

Halkın önemli bir bölümünün bu politikaya yedeklenme nedeni, gündelik yaşam kalitesinin artacağına olan inanç. Oysa petrol bulunuyor enflasyon artıyor, TOGG’lar SİHA’lar deniliyor işçi ve emekçiler her geçen gün biraz daha yoksullaşıyor, sıcak para geliyor diye çığırtkanlık yapılırken “Bu sefer nereyi satacaklar?” endişesi artıyor. Ne zaman ülkeyi yöneten sermaye grupları ve iktidar tarafından bir adım atılsa, işçi ve emekçiler on adım geriliyor. Elma şekeri sermayeye, çubuğu/çöpü işçi ve emekçilere kalıyor!

Neyin Satılıp, Neyin Satılmayacağını Bilmek!

Körfez turuna çıkarken havaalanında gazetecilere konuşan Erdoğan, BOTAŞ’ın satılacağına ilişkin soruya şöyle cevap verdi: Bu ülkelerin Türkiye’den belirli 'asset'leri alma durumları olacak. Ama bazı cambazların söylediği gibi. 'BOTAŞ'ı satıyorlar' gibi bir şey yok, neyin satılacağını neyin satılmayacağını çok iyi biliriz.
Öyle ya memlekette neyin satılacağını onlar bilirken, milyonlarca yurttaşa açıklama yapma ihtiyacı bile duyulmuyor. Neyin satılacağını onlar biliyor, kimse bilmiyor. “Satacağız ama bu BOTAŞ olmayacak!” denilerek kamu aydınlatılıyor!

Göstermelik olarak TOGG hediye edilse de gerçekte altın tepside ülkenin hangi kamu kuruluşu veya özel şirketler sunuldu bilenemiyor. Birkaç soru daha sorulacak olsa “Sıcak para girişini engellemek istiyorlar bunlar terörist, vatan haini” denilerek ülkenin peşkeş çekilmesinin üstü örtüleceği tahmin ediliyor.  
“Ohh geliyor paralar ülke rahatlayacak” demek için saf olmak gerekiyor. Bahsedilen miktarlar iki dudak arasından çıkıyor ama gelip gelmeyeceği, ne zaman geleceği muamma. Ülkenin ekonomi-politikası her ülke tarafından yakından takip ediliyor. Sosyal medyada para dağıtan kral videoları gibi kasaya para fırlatılmayacak elbette. Güvence isteyecekler ve doğal olarak bir verirken on almanın yollarını arayacaklar. “Ne verdin de ne alıyorsun” diye soranları ihanetle suçlayacaklar… İhanet demişken sormak lazım Türk Telekom nasıl elden çıkarılmıştı?