Savaşla barış arasında seçim yapılması istenirse sade vatandaş için yanıt bellidir. Tabii ki barış.
Ancak bazıları için durum öyle değil. Kim bunlar? Bunların başında silah üreticileri gelir. Sonra savaş sırasında savaşan taraflara mal satanlar. Seçim dönemi yaklaşırken savaş gerginliği ile oyların mevcut iktidar yanında toplanmasını sağlamaya çabalayan siyasetçiler.
Küresel mal ve hizmet ticareti toplamı 2023 yılında bir önceki yıla göre bir buçuk trilyon dolar azalarak 31 trilyon dolar oldu. Yani, dünyadaki konjonktüre göre mal ve hizmet alımı her zaman artmıyor. Oysa son dokuz yıldır savunma harcamaları gittikçe yükseliyor. 2023’te savunma harcamaları yaklaşık 2 buçuk trilyon dolar oldu.
Savaş olduğu zaman kullanılan cephanenin yerine yenisinin konması, düşen uçağın, tahrip edilen tankın yerine yenilerinin konması gerek. Savaş yakınımıza gelebilir kaygısıyla yeni teknolojik silahlara yapılan yatırımlar da savunma bütçelerini 9 yıldır büyütüyor.
2023 yılında en çok savunma harcaması yapan ülke 916 milyar dolar ile ABD. Çin 296 milyar dolar ile ikinci durumda. Hindistan 83,6 milyar dolar, Rusya 109 milyar dolar ve Suudi Arabistan 75,8 milyar dolar ile üçüncü, dördüncü ve beşinci sıradalar. Bu beş ülke dünya savunma harcamalarının yüzde 60’ını yapıyor.
Burada ilginç olan nokta Çin, Hindistan, Rusya ve Suudi Arabistan’ın harcamaları toplamı ABD’nin harcamasının yüze 70’i kadar. Bir başka deyişle, ABD bu harcamayı boşuna yapmıyor.
Türkiye’nin askeri harcamaları 2022’ye göre yüzde 37 artarak yaklaşık 16 milyar dolar oldu. Görünen o ki bu alandaki yatırımlarımız artarak sürmek durumunda. Neden sürmesi gerektiğini daha önce birçok kez yazdım, yineleyeyim: Teknoloji alanında gelişmiş ülkelerle aramızdaki farkı kapatmak için mücadele etmezsek, teknolojide ileri ülkelerin “tutsağı” durumuna düşeriz. Bunun için yatırım yapmak, finansal destek vermek şart. Anadolu insanı zekâsı, araştırmacı, sorgulayıcı yapısı ile buluş yönüyle zengin yetenekleri olan insandır. Ortalama zeka seviyemizin (IQ - intelligence quotient) düşük gösterilmesi kanımca yanıltıcıdır. Kısa zamanda çok daha ileriye gideceğimize inanıyorum.
Bu arada bazı politikalarla çocuklarımızın ve gençlerimizin zekâ yönünden gerileştirilmesi çabalarına da dikkat çekmek istiyorum.
Barış isteyenler başta annelerimiz. Çocuklarını okula gönderip yetiştiren, askere uğurlayan, her zaman çocukları için dua eden, güzel duygular besleyen annelerimiz. Her akşam sofraya konan yemek ne olursa olsun, ekmek peynir zeytin domates bile olsa mutluluk içinde sıcak bir sofrayı paylaşan ailelerimiz. Ofisine gidip masa başındaki işine başlayan, tarlasına gidip traktörüyle toprağını çapalayan, tohum eken çiftçimiz, fabrikada torna ile akşama kadar üretim yapan işçimiz barış istemesin de ne istesin? Yaşam barıştır, huzurdur, sevgidir…
Bazı siyasilerin iktidar hırsı, bazı ülkelerin yöneticilerinin diğer ülke kaynaklarını sömürme hedefi maalesef barışı engeller. Bu siyasilerin yağcıları, yandaşları da savaş çığlığı atarken, başkalarını savaşa göndermeyi arzulayan zavallılardır, toplum içindeki konumu ne olursa olsun.
Evet, barış istiyoruz. Hem ülkemiz barış içinde olsun hem de komşularımızla barış içinde yaşayalım.
Barış içinde yaşayabilmek için ülke olarak güçlü olmamız gerekiyor. Orta Doğu’ya baktığımız zaman 50 – 60 yıldır barış içinde yaşayan devletler, güçlü ordusu olmadığı için yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Bizler tarihte devlet kurup devlet yaşatmış, topraklarındaki her insanla barış içinde olmuş bir milletiz. Diğer milletlerle de yüzlerce yıl yan yana kardeş gibi olmuşuz.
Savaş çığırtkanlarının başka ülkeler adına konuştuğu gibi bir düşüncem var. Barış içinde geçen zaman iş birlikçileri daha da ortaya çıkaracaktır.