Halka karşı hoyratlıkları o kadar ayyuka çıktı ki sürekli suçüstü yakalanmaktan kurtulamıyorlar. Ne camisi ne sokağı ne üniversitesi ne kadınlar ne analar... Fark etmiyor. Hoyratlık, şiddet halkın olduğu her yerde! Görüyoruz, izliyoruz, yaşıyoruz!
Ve bu suçüstü durumundan kurtulmak için çareyi yine basına hatta artık vatandaşlara sansür uygulamak, yasak getirmekte buldular. Neymiş, toplumsal olaylarda ‘kişisel veriler korunacakmış’. Kargalar güler, o kadar yani! Haksız hukuksuz davalarda insanların özel hayatını ortaya dökenler, iddianame diye kişisel ve ailevi bilgilerini yandaş basına servis yapanlar, yargısız infaz timleri kimlerdi acaba? ‘Elimde mahrem bilgiler var’ diyerek aba altından sopa gösteren hangi ülkenin İçişleri Bakanı dersiniz?
Sansür için bir gerekçeleri daha var, ‘polisler toplumsal olaylarda rahat çalışamıyormuş’. Bak bu doğru! Şimdi gazeteci veya vatandaş görüntü alıyorsa nasıl rahatça şiddet uygulayacaklar? Misal görüntü alınmasa, gencecik çocuğu boynuna diziyle bastırarak asfalta daha rahat nasıl yapıştıracak? ABD’li polisi örnek aldı desem, bunu yapanı sistem ‘cinayet suçuyla’ mahkum etti! Ama bizde öyle olmuyor, aksine deşifre olmanın, suçüstü yakalanmanın ardından vatandaşa, basına sansür getirilmek isteniyor.
1 Mayıs’ı resmi bayram ilan eden zihniyet, 1 Mayıs’ı kutlamak için sokağa çıkanlara dünyayı dar ettiler! İkiyüzlü, samimiyetsiz takiyyeci iktidara yakışan da bu olsa gerek. Bu şiddet olaylarında neler yaşandı, gördük izledik. Hepsi arşivlerde artık!
Gelelim zurnanın zırt dediği yere!..Yasalara ve Anayasa’ya aykırı olan dolayısıyla fiilen geçerliliği olmayan bu sansür genelgesi aslında bize neyi anlatıyor?
İlk duyduğumda ‘bunlar başka bir şeyin hazırlığını yapıyor’ diye düşündüm! Nedir derseniz, zaten artık konuşuluyor. Bunlar seçim dönemine hazırlık yapıyorlar! Çok zor bir seçime gidiyoruz, ya düze çıkmanın yolu açılacak ya da tamamen karanlığa gömüleceğiz. Seçmen sadece kendisi bugünü için değil geleceği, çocukları, torunları için karar verecek.
Diğer tarafta da tek adam rejimi, varlığını sürdürebilmek için bu seçimde her yolu deneyecektir, yöntem de daha fazla baskı, sansür, korkutma, sindirme, şiddet gibi eylemler olacaktır. Misal, sandıkların korunmasında, oy kullanırken yapılacak usulsüzlüklerde görüntü alınmazsa kanıt nasıl oluşacak? İsteniyor ki, seçim zamanı ortaya çıkacak her türlü yasa dışı, usulsüz uygulama görülmesin bilinmesin!
İş artık ‘yasa dışı işlerin içinde olmayayım değil, olduğum anlaşılmasın, bilinmesin, görülmesin!’ noktasına geldi. Mızrak çuvala sığar mı bu kadarı elbette sığmaz o yüzden kraldan çok kralcı küçük ortak, ayak bağı olan Anayasa’yı da AYM’de külliyen ‘Halletme’ derdinde. Tabii boş hayal, seçmen tümünü seçimde halledecek, az kaldı…
Yoksullukta zirveye oynamak ve bundan oy devşirmek!..
Bu iktidar döneminde yoksulluk kronik bir hal aldı, üstüne salgın da gelince devletten yoksulluk yardımı alan hane sayısı 3 milyondan 6 milyona çıktı. Halkı refahta değil yoksullukta birleştirme başarısı da bu iktidara nasip oldu!
Muhalefet ise artan yoksulluğun iktidarı götüreceği gibi bir umuda bel bağlamış görünüyor. Tek başına yoksulluk iktidarı değiştirir mi, tarih gösteriyor ki değiştirmiyor. Aksine artan yoksulluk demokrasiyi erozyona uğratıyor, baskıcı rejimlerin eli güçleniyor. Halkı yoksullaştırıp devletin verdiği üç kuruşa muhtaç hale getirmek ve buradan oy devşirmenin yolunu açıyor. Evine ekmek götüremeyen vatandaşın eğitim, yargı, sağlık gibi temel alanlardaki çürümüşlüğü ne kadar dert etmesini bekleyebiliriz ki?
O yüzden muhalefetin sürekli yoksulluk üzerinden siyaset üretip bu tablonun iktidarı götüreceği gibi bir anlayışı terk etmesi gerekiyor. Anketler gösteriyor ki Akp bu tabloya rağmen birinci parti ve baskıyı daha da artırma peşinde. Demek ki muhalefetin halka ulaşmada bir sorunu, sıkıntısı var. Haftalık konuşma üç beş açıklama ile halka ulaşılmayacağı aşikar. ‘Aman ortam gerilmesin’ diyerek yapılan yumuşak muhalefet sonuç vermiyor. Evet, iktidar ortaklarının oyu artık muhalefetin altında ama yetmez. Gücünü hissettirmesi lazım, bu da 128 milyar dolar nerede gibi çarpıcı gündemlerle mümkün.