Geçtiğimiz bir hafta içinde İzmir’de yerel basının gücü adına önemli etkinlikler gerçekleşti. İlki, İz Gazete’nin 7. Yıl kutlamasıydı ki gerçekten yarattığı etki, bıraktığı iz bakımından eşsiz bir organizasyondu. 7. Yıl ekindeki yazımda da belirttiğim gibi temennim; önümüzdeki yılı karanlıktan aydınlığa eriştiğimiz, basın üzerindeki baskı ve sansürün kalkacağı bir iklimde kutlayabilmek. ‘Ben’ değil ‘biz’ diyebilen bir ekibin dayanışma ruhu ve gazetecilik mesleğine olan inancıyla kısa sürede nelerin başarabildiğinin örneğidir İz Gazete!.. Daha uzun yaşaması için gereken daha fazla özgürlüktür…
Bir bütün olarak, İzmir yerel basının dayanışma sergilemesi de elbette çok önemli ve değerli. Bu anlayışla İzmir Gazeteciler Cemiyeti Uluslararası Basın Merkezinde gerçekleşen programda ses getirdi. Yerel gazete yöneticilerini bir araya getiren bu ilk programa, CHP’nin yeni atanan İl Başkanı Şenol Aslanoğlu konuk oldu ve gazetecilerin sorularını samimiyetle cevapladı. Gazetelerin TV kanallarnda yayınlanan program, haber olarak da geniş yer buldu.
Yerel gazetelerin bu ortak çalışması umuyorum ki bundan sonra da diğer parti il başkanları, belediye başkanları ve farklı siyasetçilerin konuk edilmesiyle devam edecek. Temennim o ki, bu demokrasi platformuna tüm siyasi parti il başkanları katılır ve politikalarını anlatma fırsatını geri çevirmez.
Gazeteci Uğur Mumcu’nun katledildiği 24 Ocak günü de yine yerel basın temsilcileri bir araya gelip bağımsız ve özgür gazeteciliği konuştu, baskı, sansür ve tehditlerin son bulması, tutsak gazetecilerin serbest bırakılması taleplerini birlikte dile getirdi. Yine bu hafta medya adına İzmir’de yaşanan bir diğer güzel gelişme, Birtv’nin yayın hayatına başlaması oldu, umuyorum uzun soluklu yayın hayatı olur.
Yerel basın adına İzmir’de böyle umut veren çalışmalar olurken, Ankara’dan bir görüntü düştü ekranlara. Meclis’te Devlet Bahçeli’ye Sinan Ateş suikastını sormaya çalışan bir gazeteci ‘işine bak işine’ diye terslendi, itilip kakıldı, yetmezmiş gibi ajan provokatör ilan edildi. Oysa gazeteci tam da işini yapıyor ve soru sormaya çalışıyordu.
Bu tablo bir kez daha gösterdi ki iktidar değişmezse Türkiye’de gazetecilik yapmak gerçekten mümkün olmayacak. Baskılar artacak, fikir ve ifade özürlüğü külliyen yok olacak; sadece iktidara güzelleme yapan, onlar gibi düşünen ve bunu gazetecilik diye yutturmaya çalışan yalakalar sektörde kalabilecek.
Demokrasinin olmazsa olmazı yerel basının yaşaması, aralarındaki dayanışma ruhunu koruması, gelişip güçlenmesi için ülkenin üzerindeki bu ağır baskı ve sindirme politikalarının son bulması gerekiyor. O nedenle önümüzdeki seçimler çok önemli ve çok zor koşullarda bağımsız özgür gazetecilik yapmaya çalışan yerel basının yaşaması için hayati önem taşıyor.