Anadolu insanı, kadınıyla erkeğiyle silahı sever, kullanır. Halkın eğitim ve kültür düzeyi arttıkça silaha olan ilgi azaldı. Eğitim konusunda fazla gelişmiş olmadığımızı dikkate alırsak silah temin edenlerin ağırlığı yine “geri kalmış” kesimde.

Umut Vakfı silahsızlanma mücadelesini sürdüren bir vakıf. Vakfın verilerine göre;
Türkiye'de: Bireysel silahlarla işlenen suçların %65'i ateşli silahlarla işleniyor. Ateşli silahlarla işlenen suçların %84'ünde ruhsatsız silah kullanılıyor.
Türkiye'de 2 buçuk milyon ruhsatlı silah var. Yaklaşık olarak da 17 milyon ruhsatsız silah olduğu tahmin ediliyor.  Yani dört kişiden birinde silah var.
Bilen bilmeyen silah taşırsa ne olur; kaza ile birbirini vurandan tutun da öfke kontrolü yapamayanlar insan vurur, bir kısmı da ölümcül olur. Türkiye’de her yıl 4 bin 500  kişinin silahla hayatını kaybettiği belirtiliyor.

Ana hatlarıyla ateşli silahlar ölümlerde etken. Umut Vakfı şöyle diyor:
“Silahlı şiddet olayları yüzde 64,5 oranında ölümle, %29,2 oranında yaralanma ile sonuçlanmakta. Olaylarda yüzde 67 oranında ateşli silah kullanılmakta, %28 ile bıçak ikinci sırada gelmektedir.

Silahlı şiddet olaylarının yüzde 44,2’si cadde-sokak gibi topluma açık alanlarda, %30,4 oranıyla failin ya da mağdurun evinde gerçekleşmiştir.”
Özetle silahı çektiğimiz zaman 3 kişiden ikisini öldürüyoruz. Kapalı alan, açık alan, ev fark etmiyor tuttuğumuz yerde vuruyoruz.

Ruhsat almanın kuralları var, bu kurallara uymak eğitimli kesim için kolay değil. Barcılar, pavyoncular için ise çok kolay. Bu nedenle eğitimsiz kesim silaha özeniyor. Bu kadar özenti olunca küçük çeteler, kabadayılık, tetikçilik gibi “sektörler” de oluşuyor. 1968’lerde farklı bir durum daha vardı. O dönemde iddiaya göre bazı petrol şirketlerinin de katkısıyla, “ülkücü kesimin bir kısmına” Ayvalık’ta gençlik kamplarında silahlı eğitim veriliyordu.

Sonunda ne oldu, 1980 ihtilalinden sonra asker duruma el koyunca, bu kesim de “ülkücü mafya” olarak ortaya çıktı. İşadamlarını korur gibi yaparak haraç aldı. Ülkücü mafya diğer mafya grupları ile çatışarak bu sektörde yer edindi.  Haraç para demek ama, siyasi olarak da bazı suçların işlenmesinde isimleri geçer oldu. Eğitimli grubun silah becerisi böyle kullanıldı.

Birgün’ün bu hafta yansıttığı bir habere göre, “Ülkü Ocakları Sakarya İl Başkanlığı tarafından kısa süre önce yaz kampı düzenlendi. Yaz kampına katılan Ülkü Ocakları mensuplarına dağıtılan silahlar ile atış eğitimi yapıldı. Hatta bir de toplu fotoğraf çektirildi.”

Kocaman bir fotoğraf, ellerde silahlar. Silah uzmanları hepsi mermi basıncıyla çalışan, yarı otomatik 12 kalibre fişekle çalışan silahlar. Üsten kurma otomatik şarjör mekanizması da hepsinde mevcut diyor.

Bu eğitimlerden geçenlerin içinde “seçmece” olanların gelecekte ne işler yapacağını öngörmek mümkün değil.  Parti içi muhalifleri bile korkutur bu kişiler. Gözümüzün önüne Sinan Ateş cinayeti geliyor.  

1968 Gençliğinden birisi olarak yapılan eğitimi kınıyorum. 1968 Öğrenci birliği başkanı olarak bizlere de bazı kuruluşlara karşı silahla gitmemiz  istendi. Reddettik. Gençler için siha hayır kampanyası başlattık.

SADAT’ın kurucusu öldü. Daha önce Saray’da danışmandı. Ekibi içinde emekli subaylar vardı, silahlı eğitimi veriyorlardı.  Şimdi bu eğitimi Ülkü Ocakları mı devraldı?
Umarım Sakarya’daki hareket tekil bir harekettir.  Yoksa bu grup silahla ortaya çıksa neler olur? Hiçbir şey yapamazlar. Halkın kararlılığı silahlı grupların havasını hemen indirir.