Gerçek sanayileşme olmayınca gerçek sanayi burjuvazisi de olmuyor elbette. Gerçek sınıflar olmayınca ekonomik, siyasal, kültürel olarak da sağlıklı bir toplum olunamıyor. Sanayi Devrimini gerçekleştirememiş, onun tarihsel ve toplumsal sürecini yaşayamamış toplumların gerçeğidir bu. Yağma, talan, peşkeş ekonomisiyle çaldıkları servetle topluma ve doğaya birçok kez ihanet ediyorlar. Söz konusu görgüsüzlükleri olunca sınırları da yok!
Batının yancısı, piçi (asla küfür anlamında değildir) bu sınıf, yaşanası kalmış, yaşamın kendini doğasında üretip devam ettirebildiği yerlere saldırıyor. Yerleşme kültürü olmadığından vahşi yıkımlarıyla doğalı yok ederek işgal ediyor. Öyle ya dünya yalnızca onlar için. Öyle ya dünyada her şey onlar için. Öyle ya para onlarda. Para ki onların en vahşi en yıkıcı silâhlarıdır, suç aletleridir yaşama doğrulttukları.
İster sanayi ister turizm ister tarımsal yatırım, hangisi olursa olsun sadece kendi kâr amaçlarına odaklı gerçekleştirirler. Her türlü konutlarını da bu rezillikten, vahşetten ayrı tutmadan yerleştiriverirler. Ekonomik, siyasal, şiddet aygıtları egemenlikleri var. Bu silâhlarını her zaman olduğu gibi rahatça ve çıkarları çapında, gereken şiddette kullanabilirler. En büyük destekçileri de genelde ve yerellerdeki işbirlikçi politikacılarıdır; her makamdan her unvandan. Elbette bize seçtirirler bize karşı kullanacaklarını. Bilirler her ağacın kurdunun özünden olduğunu.
Gerekli gereksiz ürettirirler ve tükettirirler. Ürettirirlerken doğayı yıkarlar tükettirirlerken de yine yok ederler doğayı.
Her yasanın üzerinde zannederler kendilerini. Sınıflarının egemenliğini sonsuz ve kutsal da sanırlar. Oysa tüm yasaların üzerindedir doğanın yasaları vardır. Doğanın yasaları gibi toplumun da yasaları vardır elbette. Son sözü doğa ve toplum söyler. Hele günü gelmeye görsün.
Şimdi Alaçatı doğasına saldırıyorlar beyler! Sulak alan, sucullar, yaşamın bütünlüğü arsızlıklarının görgüsüzlüklerinin kurbanı ediliyor şimdi.
Şimdilik! Dedim ya son sözü doğa ve toplum söyleyecektir! Yaşam devam edecektir.
