Yıllardır yaşattıkları acılara son vermeliyiz!
Sadece depremlerin sonuçları değil ki! Halkların yoksullaştırılması, siyasal katliamlar, ekolojik yıkımlar, savaşlar, kültürel yozlaştırma, dinsel sapkınlıklar...
Bunları toplumsal yaşamımızdan çıkartabiliriz.
Öncelikle tüm yaşattıklarının izledikleri siyasetlerinin sonuçları olduğunu anlamamız gerekir. Gerek bireysel gerek toplumsal yaşamımızın her aşama ve ânı için yasalar koyuyorlar. Sonra da sınıfsal haksızlıklarına tepki gösterenlere, "işe siyaset bulaştırma" diyorlar. Siyasetleri ile bizim doğumumuzdan ölümümüze kadar neyi yapacağımızı neleri yapmayacağımızı emrederlerken...
Sermayelerinin büyütülebilmesi, egemenliklerinin sürdürülebilmesi için izledikleri siyasete karşı çıkmalıyız. Kendi demokratik, lâik, barışçıl, insan hak ve özgürlüklerinden yana, ekolojik toplumumuzu kurmalıyız. Bunun için siyasal örgütlenmelerimizi yaşama geçirmeliyiz. Her konuyu siyasallaştırmalıyız. Doğal olarak da yaşamın bütünü siyasetin konusudur.
Depremi engelleyemeyiz. Ancak izledikleri siyasetlerin neden olduğu sonuçları engelleyebiliriz. Böyle toplu katliamları bir daha yaşamayabiliriz. Çözüm siyasal örgütlenmelerimizde.
Farklı siyasal örgütlerde ve anlayışlarda olabiliriz. Ama yaşamın bize öğretmiş olması gerek. Artık farklılıklarımızla ortak amaçlarda omuz omuza bir araya gelmeliyiz!
Siyasal tercihleri, bizim paralarımızdan ve varlıklarımızdan oluşan bütçeyi kendi sınıfsal çıkarları doğrultusunda kullanmaktır. Bunu sağlayacak yasalar çıkartıyorlar. Buna göre hükümetler, yönetim modelleri oluşturuyorlar. Çıkarlarını ve tüm siyasal amaçlarını gerçekleştirecek yönde yargılamalar yapıyorlar. Devleti bunlara göre tasarlayıp kadrolaştırıyorlar.
Karşı çıkmalıyız! Savaşlardan depremlerden ve bunların getirdiği toplumsal sonuçlardan daha mı korkunçlar? Onlardan neden korkalım ki? Esasında tirtir titreyenler onlardır. Öyle çok suçları var ki! Korkuyorlar.
Seçim yasalarıyla, zamanlarıyla, görevli kadrolarıyla oynuyorlar. Korkuyorlar!
Onları korkuttuk direşkenliklerimizle. Bergama'da, Yuvarlakçay' da, Kazdağları'nda, ülkenin dört bir yanındaki ekolojik örgütlenmelerimiz ve karşı koyuşlarımızla.
Emekçiler korkuttular. Öğretmenlerden, öğrencilerden korkuyorlar. Ekolojistlerden kaçıyorlar. Hele kadınlardan!.. Korktukça şiddetlerini artırıyorlar.
Siyasal örgütlerde toplanmalıyız! Bu örgütlerin de lâik, demokratik, insan hak ve özgürlükleri, ekolojik toplum ortak paydasında omuz omuza gelmelerini sağlamalıyız.
Sinerjik çalışmalarımızla yıkmalıyız bu Orta Çağlıları.
Öncelikli hedefimiz de mutlaka yapılması gereken seçimlerde hem Cumhurbaşkanını hem de TBMM' nin siyasal kompozisyonunu değiştirmek olmalıdır.
Bu anlamda yaratacağımız siyasal deprem kurtuluşumuz olacaktır!