Büyük ve yerküreyi saran büyük bir salgının içindeyiz. Bu salgının içinde aşikâr olan büyük bir öğrenme zamanı var. Haşmetli görünen, yıkılmaz görünen ve güç ihtiva eden bütün kurumlar birbiri ardına anlamını yitirip duruyor.
Küresel eğlence sektörü, moda, turizm gibi parlaklığı ile göz kamaştıran organizasyonlar usulca söndüler. Devletlerin güç gösterine konu alan silahlanma yarışı birdenbire boşluğa düştü. Tüm dinsel anlatılar, ırk – renk – cinsiyet üstünlüğü anlatan kurumlar ve yapılar suskunluğa gömüldü.
Hasılı insanlığın asalağı olan tüm bu yapay gündemler, hamaset, eril dil, lüks ve savurganlığın kör kuyuları, gerçek anlamda dünyaya faydası olmayan birer “hata” olduğu anlaşıldı.
Yeni bir çağ başlayacak buradan, sahiden bir kavşaktayız. Ya buradan sonsuz bir barbarlık çıkacak, ki olasılık içinde güçlü gözüküyor. Ya da yeni bir yaşam biçimi alışkanlıkları ile kamuculuğun yani toplumsal yararın odağına alındığı bir dünya çıkacak.
Eğitim, ilaç ve sağlık alanlarının sektöre bırakılamayacağı gün gibi ortada. Ayrıca temel tüketim ve temizlik maddeleri, bunların fiyatları ile ilgili de kamusal yarar ve denetimin gerekliliği belirgin hale geldi.
Ayrıca iklim krizi ile daha belirgin hale gelen, tarımsal üretim sorunu, su sorunu, kıtlık riski ve kitlesel yoksulluk durumu da bu virüsün kadrajından okunabilir.
Bir yol ayrımı bu. Dünya küresel yok oluşuna hızla devam etmeyi veya bu yok oluş sürecine onu getiren şartları değiştirmeyi önüne koyacak. Yol ayrımı belirgin biçimde siyaseti değiştirecek. Ütopyanın yitimini yaşamıştı ki distopyanın içindeyiz, şimdi yeniden hayal kurmanın mahsuru yok. Bu çağa ait, bu çağın yıkıcı çelişkilerinden beslenen bir hakikat ütopyası, hem hakikate yaslanan hem de daha güzel bir yaşamı düşleyen…
Bu ütopya bekleyerek, sadece düş ederek gelmeyecek. Buna adım adım, hakikatli adımlarla yürüyeceğiz belki de…. İlk iş tüketmeyeceğiz. Fazlasını tüketmek, tüketimi arttırmak, ihtiyacın olmayanı almak insanın ruhu kirleten bir çöldür. Bir çöldür ki genişler içinizde. Asla doymaz.
Tüketmeyin, marketlere doluşarak sonra sadece istif ve stok yapmanızı sağlayacak ürünler almayın… Fazla tüketim bu dünyayı bu hale getiren, fazladan üretim, bu fazlanın satılması için sonsuz sömürü, doğa yağması hammadde için… Bu ürünler satılsın diye reklamlar, bu ürünlerin sponsorluğunda endüstriyellemiş spor… Fazla üretimin asalakları, onların çarkı dönsün diye yasalar, grev yasakları. Üretimin ve sömürünün kıtalar arası geçişi, ulus aşırı şirketler onların devletleri, onlar darbeleri, öldürme pratikleri… Yıkılan doğa, biten doğal üretim, fazladan üretilen hayvanların katli, o katliamların piyasaya sürdüğü hormonlu et, o etlerin içinde ilaçlar, hastalıklar… Hepsi fazla tüketimin, onun meta fetişi arzu hissinin sonucu.
Tüketme, hayal kur, şimdiden başla çalışmaya.