Sabah ağaçtan yolun kenarına dökülen zeytinleri toplayan bir teyze, öğlenden sonra yolu kapattırdığı iddia edilen bir vali.
Yağmurlu bir Urla sabahında otobüs garajının karşısındaki bir evin bahçe duvarının dibindeki zeytin ağacının dallarından yola savrulan zeytin tanelerini özenle toplayan yaşlı bir teyzeyle karşılaştık. ‘Kolay gelsin teyze dedik’ o da kibarca yanıtladı: Yerlere düşmüş evladım, ziyan olmasını istemiyorum.
Dört ayaklı canlarımızı gezdiriyorduk. Kendisiyle konuştuğumuz zaman mutlu oldu. Biraz durakladıktan sonra, hafifi bir mahcubiyetle “çok utanıyorum aslında” diye ekledi. ‘Olur mu teyze, yoksa ziyan olup gidecek, iyi yapıyorsun’ dedik. Canlarımızla dolaşmaya devam ettik.
Dikkatimizi çeken nokta, dalların altına dökülen zeytinler kadar, yola, asfalta yuvarlanan zeytinleri de toplamasıydı. Çiseleyen yağmur altında bir iki kilo zeytin toplasa, yaklaşık 15-20 liralık bir tasarruf yapmış olacaktı. Onları eve götürüp yıkayacak, tuzlayacak, eğer başkaca bitkisel yağ veya sirke koyabilirse ne ala! Birkaç ay sonra kahvaltıda çocuklarının veya torunlarının önüne koyabileceği birkaç zeytin tanesi olacak..
Urla’da yürüyüp dolaştıkça tanık olduğumuz, insanı buran yaşam kesitlerinden birisiydi zeytin toplayan teyzemiz.
Öğleden sonra İzmir’den Urla’ya dönüyoruz. Basmane’den Pasaport’a doğru Gazi Bulvarı’nın ağaçlı yolunun solundaki şeritten gidiyoruz. Pasaport’a gelip Konak’a doğru döneceğiz her zamanki gibi… Bir baktık ki, yolun ucuna doğru trafik konileri ile yolu kesmişler. Bir araba hızla geldi trafik konilerine yanaştı. Aracın içinden genç bir trafik polisi indi. ‘Yaşasın, trafikçi imdadımıza yetişti’ diye sevinirken, polis bize yolun kapalı olduğunu söyledi. Vali geçecek, yol kapalı dedi.
Gencecik polis, tatlı, sevecen. Belli ki talimatla gelmiş. Tekrardan Basmane’ye dönüp, bir tur daha attıktan sonra diğer yoldan geçtik. Yol yine kapalıydı.
Düşünmeden edemiyoruz. Ankara’ya araçla giderseniz, yaklaşık 100 kilometre kalınca yanınızdan saatte 150-160 km hızla geçen araba konvoyları görürsünüz. Sizin için hız limiti saate 120 km ise 121 kilometre/saat hız yaparsanız ceza yersiniz. Onlara ceza yok. Zira onlar bakan. Polisler, korumalar, bürokratlar filan bir araç ordusu sizin önünüzden geçer ve yolun tamamını kapatırlar. Trafikçilerin bir kısmı size münasip anlama gelen selektör de yapar yanınızdan geçerken.
Orası merkez-i hükümet. Devlet baskısı orada olabilir. Ama biz İzmirliyiz. Kural dışında hareket eden araçlara sempati ile bakmayız.
2000’li yılların başında Amerikan Kültür Derneği’nin sokağına ters yoldan giren valinin aracını geri geri yoldan çıkarttığımı hatırlarım. İzmir’de ters yola girilmez. Ancak bir noktayı da vurgulamalıyım: o valiler de öyle vali beylerdi ki, personeline, şoförüne trafik kurallarına uymasını söyler, kırmızı ışıkta da bekletirdi.
Şimdi ne oldu da böyle oldu, anlamakta güçlük çekiyorum. Hani reis 800 kişi ile cumaya gidiyor ya, dersiniz ki bir kişidir bunu yapsa da, yeridir. Bakan geliyor, yolları kapat filan derken, vali geçecek yolu kapat da ne oluyor?
Yüksek makamlarda olanın berberi, terzisi mafya gibi insanları tehdit ederse olacağı bu mu?
Belki de vali beyin bu eylemden haberi yoktur. Belki de bir konuğu vardır. Ancak İzmir çukuru avuç içi gibi bir yer. Yolları kapatmak görgünün neresine sığar.
Zamanında rüşvet alan polislerle ilgili bir şeyler yazdım, dönemin Emniyet Müdürü beni kibarca ağırladı ve birlikte İzmir’de bazı yerleri gezdik. Yeri gelince yazarım. İzmirli iletişimi, anlayışı, hoşgörüyü sever.
Kanımca Vali Bey gösterişten çok, İzmir’deki yoksul insanların kışı nasıl geçireceği ile ilgilense daha çok alkış alır.