Enflasyonist ortamın olumsuz sonuçlarından korunmak için vatandaş; borcu borçla çeviriyor, 14 milyon kişi ihtiyaç kredisi kullandı.

Ekonomiyi canlı tutmak için hükümet, bugüne kadar vatandaşı “ucuz” ve “uzun vadeli” krediye yönlendirdi, böylece hane halkının tüketici kredisi borcu 1.1 Trilyon Liraya ulaştı.

Bugün gelinen noktada ise, enflasyonla mücadele bağlamında; bu kez, kredi musluklarının kısılması yoluna gidildi.

Oysa; insanlar, ancak borçlanarak yaşamını sürdürmeye çalışıyor.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK), bu defa, tüketici kredilerinde vadeleri kısalttı, kredi kartlarında da asgari ödeme miktarını artırdı.

Bu kararın amacı; enflasyonu aşağı çekmek için tüketimi frenlemektir.

Gerçek olan ise; vatandaş tüketici kredisi ve kredi kartlarıyla “zorunlu” ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor; bir yandan borcunu borçla ödeme, diğer yandan da çocuğuna mama, sofrasına da ekmek alma mücadelesini veriyor.

Ayrıca; hayat pahalılığı vatandaşın belini büküyor, aldığı ücret –maaş asgari ihtiyaçlarını karşılamaya yetmediği için ya borcunu uzun vadeye yayarak ya da borcu borçla çevirme yolunu seçerek ayakta durmaya çalışıyor.

MUSLUKLAR KISILDI, VADELER KISALTILDI

Bu arada; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK), Eylül 2021’de 50 bin TL üzeri tüketici kredilerinde vade sınırını 36 aydan 24 aya indirmişti, şimdi ise 100 bin TL olarak yeni bir sınır tanımlandı, vadeyi de 24 aydan 12 aya indirdi.

Kredi kartlarında da en az ödeme tutarı 25 bin TL’nin altı borçlarda yüzde 20’ye, daha yüksek limitlerde ise yüzde 40’a çıkarıldı.

Bunun yansıması; alt gelir gruplarının, yoksulların enflasyona karşı “korunma” araçlarından yoksun kalması ve “olumsuz” sosyal ortamın oluşması şeklinde olacaktır.Bu arada; tüketici

kredisi kullananların yüzde 70’i ücretli kesimden oluşmakta ve 50 bin TL’nin altında ihtiyaç kredisi kullanan bu kesim; hayat pahallılığına karşı korunmak, enflasyonist ortamda “talebi öne çekme” amacını taşımaktadır.

Öte yandan; Merkez Bankası’nın “Mayıs Ayı Finansal İstikrar Raporu”na göre; Mart 2022 itibariyle ihtiyaç kredisi borcu olan 14 milyon kişinin yaklaşık yüzde 80’i olan 11.3 milyonun borcu 50 bin TL’nin altında.

Bu kişilerin kredi borcu da, toplam ihtiyaç kredilerinin yüzde 40’ını oluşturuyor.

Bu arada; TL’de Nisan ayı sonunda başlayan ve yüzde 13’ü bulan değer kaybı sonrası, kredi faizlerinde 3-5 puanlık bir artış gözleniyor.

Merkez Bankası’nın verilerine göre; ihtiyaç kredilerinde ortalama faiz yüzde 27.7 iken Haziranda yüzde 30.3’e yükseldi.

Sonuç olarak: Enflasyonist ortamda gelirlerin hızla erimesi, satın alma gücünün azalması, orta sınıfın yok olması ve gelir dağılımı adaletsizliği; hem demokrasiye olan inancı azaltıyor, hem de demokratik sistemin işleyişini zorlaştırıyor.

Gelirlerdeki erime; toplumsal huzuru ve sosyal barışı zora sokuyor.