Başlığımıza cevap vererek başlayalım, vatandaş neden döviz alır, dolar, Euro, altın ve benzeri yatırım ve tasarruf araçlarını tercih eder. Çünkü; kendi ülkesinin parasına, yani Türk lirasına güvenmiyor ve korku, işin özeti budur. Korku derken, vatandaş elindeki tasarrufun eriyeceği korkusudur. Elindeki tasarrufu koruma isteğidir.

İlk lira, Sultan Abdülmecid döneminde, bundan 177 yıl önce 5 Ocak 1843'te ''Osmanlı Lirası'' adıyla basıldı. Sarı lira denilen bu para altın ve 7,20 gramdı. Çeyrek liralar beşibiryerdeler derken, cumhuriyetinin ilanından sonra 1926 yılında ilk kâğıt para basıldı.

Bir lira ile, yani 100 kuruş olan bir Türk lirasıyla;

1930 yılında toplam 883 kilogram ekmek, 142 kilogram et, 10 bin adet yumurta, 400 kilogram süt,

1953 yılında 296 kilogram ekmek, 24 kilogram et, 930 adet yumurta, 166 kilogram süt,

1963 yılında 104 kilogram ekmek, 12 kilogram et, 285 adet yumurta, 63 kilogram süt alınırdı.

Ağır bir savaştan çıkmış, 7 yıllık genç cumhuriyet ve Atatürk döneminde bir lira ile 883 kilo, yaklaşık bir ton ekmek alınıyordu. Yarım tonda süt.

İKİ AYYAŞ DEDİKLERİ KURDU VE ÜRETTİ

Üretirsen büyürsün, bugün Çin 1990 lı yıllardan beri her yıl ortalama % 10 a yakın büyüyor.  1925 yılında Türkiye’nin büyüme rakamı; % 13 tü. Aynı yıl Kayseri’de uçak fabrikası açılmıştı. Hem yerli hem de Milli idi. 1930 lu yıllarda 200 civarında uçak yapıp birkaç ülkeye seksenin üzerinde uçak sattı. Ama bugün sızlanarak anılan Menderes’in Demokrat Partisi uçak fabrikasını 1950 yılında kapattı. 1954 yılında da traktör fabrikası yaptı. Uçak hurdaları da tencere oldu.

Aynı şekilde 1928’de kurulan ve dünyaya aşı satan Refik Saydam Hıfzı Sıhha enstitüsü 2011’de AKP hükümeti tarafından kapatıldı. Kalsaydı, bugün en fazla ihtiyaç duyduğumuz virüs aşısını belki de üretmiş olacaktı. 2. Dünya savaşı yılları, savaş öncesi ve sonrasında dünyanın birçok ülkesine aşı gönderdik.

Şu uçak meselesini kapatmayalım. Büyük Atatürk “İstikbal Göklerdedir” demişti. Zaman onu fazlası ile haklı çıkardı. Kapatmayalım derken Rusya savunma ve uzay sanayisinden bahsetmek istiyorum. Hani şu Ruslardan S-400 aldığımız, helikopter ve uçak satın almaya çalıştığımız, bizim ihraç ettiğimiz domatesleri beğenmeyen Rusya’dan…

O Rusya, bizimle aynı yıllarda başladı uçak sanayisini kurmaya, yani 1920 li yıllarda, şimdi bize S-400 satıyor.  Biz o yıllarda 200’e yakın uçak yaptık, kurtuluş savaşından çıkmış 14 milyon nüfusla, her yıl ortalama % 9,5 büyümüşüz, hatta 1929 da % 21,6 büyümüşüz, hani iki ayyaş diyerek beğenmiyorlar ya, işte onların bu rakamını dünyada ayıkların hiçbiri kıramadı.

1929 Ekonomi Burhanında dünya % 40 daralmış, ABD de 4.000 banka batmış, işsizlik % 60 lara ulaşmış, krizin yaraları 1938 yılına kadar sürmüştür.

Bizde ise, her yıl büyüme var, enflasyon yerinde sayıyor ve ihracatın ithalatı karşılama oranı, yani dış ödemeleri bilançosu 30 lu yıllarda sürekli fazla vermişti.

Büyük Atatürk’ün aramızdan ayrıldığı 1938 yılında dolar 1,26 lira idi.

Genç cumhuriyet; 1933 yılında sosyalist ekonominin bir öğretisi olarak 5 yıllık kalkınma planlarını devreye soktu. O dönemde, Bugün AKP’nin hepsini sattığı onlarca fabrikalar kuruldu. 5 Yıllık kalkınma planları kademeli olarak 1980 yılına kadar sürdü.

Cumhuriyet hükümetlerinin kalkınma planları gerçekçi ve 5’er yıllıktı. AKP’nin adında bulunan Adalet ve kalkınma gibi değil. AKP 2053, 2071 gibi 50 yıl sonrası hayali hedefler söylemleri oluşturdu. Dünde, Ayasofya’nın ibadete açılması sebebi ile Cumhurbaşkanı saat 20:53 te halka seslendi. Hep algı, hep Makyaj… 2053…20:53, 24 Temmuz’da ibadete açılacak (24 Temmuz 1923 Lozan…)

Virüs ortamında iktidarın kendi kurduğu bilim kurulu ve sağlık bakanının karar ve açıklamalarına rağmen bir gün sonrasının planını yapamayan, Soylunun keyiflenerek gol attığı örneğinde olduğu gibi bir gün bile plan yapmasını beceremeyen; hani 2011 de ilk uçağımız havada idi, her yere büyük büyük uçak resimli afişler astılar, her seçim öncesi uçağımız şu tarihte havada, bu tarihte havada diyen iktidarın 2053-2071 gibi bir planı açıklama yeteneği yoktur.

Kim inansın, kim inanacak size…

ÜRETİNCE VE SATINCA DÖVİZİN HÜKMÜ KALMIYOR

1923-1938 döneminde 2-3 yıl hariç bütçe sürekli fazla verdi. Sattığımızdan daha azını dışardan satın alıyorduk, Dış ticaret fazlamız vardı. Şu an, her ay 4-5 milyar dolar açık verdiğimiz gibi değildi. 1930-1937 yılında bütçe sürekli fazla verdi. Şeker Çimento, kereste ve deri ihtiyacının tümü yerli, Yünlü dokumanın % 83’ü, Pamuklu dokumanın % 43’ü, Kağıdın % 32’si, cam ve türevlerinin % 63‘ü milli ve yerliydi. Şimdiki gibi mercimeği, samanı dışarıdan almıyorduk. Herkes için güzel bir gelecek kuruluyordu. Köy Enstitüleri ile aydınlık bir gelecek yaşanacaktı. Onu da kaldırdılar.

1929 ekonomi burhanının 8-9 yıllık esareti ve ardından 1946 ya kadar sürecek ikinci dünya savaşı, bizi Amerikan’ın papazı kadar etkilemedi. O dönemde, Mussolini, Türkiye’yi tehdit ediyordu ama hiçbir şey yapamıyordu, Hitler, Moskova önlerine dayanmıştı ama kapımızdan içeriye giremiyordu.

Dış ticaret fazlamız vardı, doları markı, sterlin ve frankı dikkate almıyorduk. Atatürk ve İnönü hükümetlerinin yarattığı fabrikalar ve kurumlar kendi ayakları üzerinde çok güçlü duruyordu. Şimdiki gibi yandaşına arpalık ve siyasilerin istihdam kapısı değildi.

Şimdi; bugün itibarı ile dolar paramıza karşı 6.850.000 kat arttı. Yaklaşık, 7 milyon kat daha değersiz oldu paramız. AKP. 2005 yılında paradan altı sıfır atınca bugün dolar 6,85 TL oldu. Dokuz sıfır atmış olsaydı, dolar şimdi 0,00685 kuruş olacaktı. Yani yuvarlarsak 1 dolar = 7 kuruş, ne mutlu bize, paramız dolardan 150 kat daha değerli…

Peki bu gerçekleri değiştiriyor mu? Tabi ki hayır…

DÖVİZLERİN, YANİ DOLARIN 97 YILLIK HİKAYESİ…

1923 ve sonrası 1 dolar 1 lira ve hatta 80 kuruştu.

1938’de 1 doların 1,26 lira ederi vardı. Gerçek 1,26 lira. (Atamızı Sonsuzluğa Uğurladık)

1946 yılında paramız ilk kez devalüasyona uğradı ve 1 dolar 2,80 lira oldu.

1958 yılı Menderes hükümetinde ikinci kez devalüasyona uğradı ve 1 dolar 9,02 lira oldu.

1974-1980 petrol krizinde petrol fiyatları 4 kat arttı. Dolar yükselmeye devam etti. 35,70 lira oldu.

1980 24 Ocak kararları, döviz taşımak bile yasaktı, % 100 devalüasyon ve dolar 70 lira oldu.

1982 daha fazla kazanmak isteyen fırsatçıların korkulu rüyası bankerler krizi, 1 dolar 164 lira oldu.

1989 32 sayılı kararname sıcak parayı körükledi. Kontrolden çıktık.

1990 Körfez krizi, Irak’ın Kuveyt’i işgali ABD müdahalesi, dolar ortalaması 2.606 lira

1994 Çiller hükümeti ve 5 Nisan kararları, krizde 39.933 lira, ortalaması, 28.800 lira.

1923 yılından 1994’e kadar dolar yaklaşık 40 bin kat arttı.

1997 Asya krizi, dolar ülkemizde 152.000 ile başladı, yıl sonu 205.000 ile tamamladı.

1999 Rusya moratoryum ilan etti. Temmuz 1998, 1 dolar 6 ruble, Mart 1999, 1 dolar 24 ruble.

1999 Rusya’da moratoryum ve 17 Ağustos 1999 depremi, dolar yıl sonu kapanış 242.000 lira.

2001 Ecevit koalisyonu, Anayasa kitabı fırlatma, 670.000 liradan başlayan dolar, 1.685.000 liraya çıktı.

2008 Mortgage krizi, dünyada yüzbinlerce batık konut kredisi, İzlanda batıyordu, şimdi örnek ülke oldu.

2001-2008 yılları arasında dolar adeta uyudu, hatta hükümet tarafından 1 dolar=1 lira senaryoları düşünülürken dolar 1,7 lira oldu. 2001’de dolar alanlar 7-8 yıl zararına beklediler.

2018 krizi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiş, hukuk devletinden uzaklaşma ve tek adam rejiminin kurulması, ekonomik krizin temel nedenidir. Diğer nedenler, uluslararası ilişkilerde yaşanan sorunlar, yüksek cari açık ile 2018 ortalarında 3,38 lira olan dolar, 9-10 ağustosta 5 lira civarındaydı. 12 Ağustos 2018’de dolar 7,12 lirayı gördü. Liramız % 50 oranında değer kaybetti.

Şimdi tekrar geriye gidelim, Ülkemizi bir-iki günde fakirleştiren, 1994, 2001 ve 2018 krizini inceleyelim.

Dövize yatırım yapmanın faydası var mı? veya ne zaman döviz alınmalı? Bakalım…

1994 yılı 5 Nisan krizinde, 4 nisanda 22 bin lira olan dolar, iki günde 40 bin liraya dayandı. Gecelik faizler % 7.500’e çıktı. Hükümet, iki kez üçer aylık % 406 faiz oranı ile hazine bonosu çıkardı. Bu faiz oranları ile dolar önce 38 bin sonrasında da 33 binlere geriledi.

2001 yılı Kara Çarşamba krizinde, 21 şubatta dolar 685 bin lira iken, 23 şubatta 1 Milyon 78 bin lirayı gördü. İki gün içinde yaşanan bu yükselişten sonra 1 milyon 636 bin liradan döndü. O günlerde almayın, yapmayın dedikse de, dolar 2 milyona gidecek diyerek fırsatçı zihniyeti ile sürüye takılarak bu rakamlardan dolar aldılar. Paraları pul oldu, taa.. 2008 yılına kadar beklediler. Paraya ihtiyacı olanlar zararına sattı, olmayanlar da 7-8 yıl beklediler. 22 Şubat’ta % 2.500 olan gecelik faiz oranı, takip eden günlerde % 6.200-7.500’e tırmandı.

Yakın tarih olduğu için hepimizin tanık olduğu 2018 krizinde, dolar 2 günde 7,12 lirayı gördü. Hatırlarsınız o zaman da hepimiz konuşuyorduk, dolar 10 lira olacak diye, şimdi de sürekli konuşuyorlar. O zaman merdiven altı faiz oranları yüzde kırkları gördü ve ortalama yüzde yirmi dörtlerde seyretti.

SİZ İYİ BİR FIRSATÇI MISINIZ

Dikkat edilirse, dolarda tırmanış 1-2 gün içinde gerçekleşiyor, anında merkez bankası döviz satarak baskı oluşturuyor, merkez bankasının rezervleri azalıyor, hükümetler faiz sopasını kullanarak yükselen dövizi aşağı çekiyor. Bu defa yüksek faiz ödüyoruz. Enflasyon tırmanıyor. Hep aynı filmi izliyoruz.

Siz, 4 Nisan 1994’te, yani krizden bir gün önce… yarın 5 Nisan krizi olacak biraz döviz alayım; diye düşündünüz mü?

Yine siz, 21 Şubat 2001 tarihinde, yarın, Cumhurbaşkanı Sezer, Ecevit’e anayasa kitapçığını fırlatacak biraz döviz alayım diyebildiniz mi? Eğer bunları tahmin edebiliyorsanız iyi bir fırsatçısınız.

İki günlük fırsatçı değilseniz ve tasarrufunuzu uzun yıllar döviz ile değerlendirecekseniz, gördüğünüz dolar açısından zarar olacaktı, çünkü; son 30-35 yılda hazine faizi dolardan daha fazla getiri sağlamıştır.

Vatandaş niçin döviz alır sorusunun cevabına gelince; vatandaşın dövize ihtiyacı var mı? Sorusu aklıma geliyor. Türk parası ile alınan ve satılan her şey maldır. Piyasada bir malın fiyatını arz ve talep belirler. Döviz bol ise talep düşmüştür ve fiyatı azalır.

Geçen yazımızda bahsetmiştim. Ülkenin borçlarını ödemesi için dövize ihtiyacı var. Döviz bizim paramız değil basamıyoruz. AKP hükümetinin yarattığı ithalata dayalı üretim ve tüketim, ithal ürünleri ve ara mallara dayalı ihracat politikamız döviz ihtiyacımızı büyütüyor. Turist gelemiyor, ihracat daralıyor… dövizi kuşlar mı getirecek?

Paramız değerli ise, AKP bunu 2001 krizi sonrası 2008’e kadar yaptı. İhracat yapmak ve rekabet zorlaşır. Ülkemizde girdi fiyatları ve maliyetler sürekli artıyor, ABD’ye 1 dolara sattığın ürünü, 2 yıl sonra ben 2 dolara satıyorum fiyatım bu diyemezsin. Çünkü, ABD de faiz ve enflasyon sıfıra yakın, ABD aynı ürünü bizden ancak 1 dolar 10 sente alabilir veya biz satabiliriz.

Bizde bu ürünü zararına satamayacak isek o zaman üretmeyeceğiz, dışardan daha ucuza alacağız, daha fazla dövize ihtiyacımız olacak. AKP hep bunu yaptı, kendi eli ile üretimi baltaladı. Tohumunu verdiğimiz Kanada’dan mercimek, yüzbinlerce hektar arazimiz ekilmezken Bulgaristan’dan saman alıyoruz.

Ticaret, ithalat, ihracat yapmayan milyonlarca vatandaşımıza soruyorum. Niye döviz alıyorsun, dövize ihtiyacın mı var? Tabi ki bize yok diyecek ama liramıza güvenmiyor.

Son birkaç haftada 6,85 lirada sıkışan veya sıkıştırılan dolar yön bulmaya çalışıyor. Dolar, yuvarlak olarak 7 lira diyelim, paradan 6 sıfır atılmış hali ile liramız 7 kat değer kaybetmiş gözüküyor. Tek adam yönetimi istediğini bir a4 kağıdına keyfince yazarak kararname adı altında çıkartıyor, maliyeti bir a4 kâğıdı, yani 2 kuruş, şimdi bir a4 kağıdına 3 satır yazıp kararname diyerek 3 sıfır daha atsın, oldu mu şimdi paramız dolara karşı 150 kat değerli.

Gerçek böyle değil, 1923-1950 Atatürk ve İnönü hükümetlerinde dolar, 80 kuruştu, 1,25, 2 lira, 1946 devalüasyonunda 2 lira 80 kuruştu, yani en fazla 2,8 kat değer kaybetmişti. Bugün baktığımızda paradan 6 sıfır atma komedisini bir kenara bırakırsak, paramız dolara karşı 6 milyon 850 bin kat daha değersiz hale gelmiştir.

Aşağıda verdiğim tabloda, AKP kurulduğundan ve iktidara geldiği 2002 tarihinden itibaren bugüne kadar geçen sürede enflasyondan arındırılmamış basit bir şekilde getirilerini aktarmaya çalıştım. Tabloda açıkladığım yılların öncesinde de 1980 li yıllardan 2001 tarihine kadar geçen sürede aynı manzaraları gördük. Uzun vadede liramızın getirisi doların hep üzerinde olmuştur. Ama özellikle son 10 yılda faizlerin getirisi dolar ile aynı veya doların gerisinde kalmıştır. Faiz kavramının içerisinde hazine faizi, mevduat faizi, gecelik faiz, repo ve DİBS bulunmaktadır.

Güvenilecek liman ve kara gün dostu altın, geçmiş uzun dönem yıllarda yüzleri güldürmez iken son 10 yılın en çok kazandıranı oldu. Son 3-4 yılda ise adeta ralli yaptı. Özellikle gram altın, 2016 yılı başlarında 105 lira civarında olan altın, geçen hafta 400 liradan işlem gördü.

Borsayı, yani hisse senedini bunların dışında tutuyorum. Burada yüksek kazançlar elde edilebilir veya kayıplar yaşanabilir. Bu arada, Ayasofya beklentisi son iki günde satışları getirdi. Beklenti seans sonuna doğru bitti. Borsada ana kural beklentiler alınır/satılır, gerçekleşince alınır/satılır.

Daha açıkçası; Ülkemizin yönetim şekli ve yönetimsel davranışlar nedeni ile, Danıştay’dan kararın iktidar beklentisi yönünde çıkacağı, dünyanın bu karara olumsuz yaklaşacağı beklentisi satış getirdi. Seans içerisinde 113 binlere gelen endeks, Danıştay kararı ile (Beklenti Gerçekleşti) tekrar toparlanarak 114.800 lerde kapanış yaptı. Endeksin önceki yönü ne ise yeni bir gelişmeye kadar devam edecektir.

Borsayı gelecek haftaki yazımızda yazacağım.

Tablo ile ilgili olarak; 2001 dönem sonu itibarı ile 1.000 dolarımız ve bin dolar karşılığı 1.446.000 (Bir Milyon Dört Yüz Kırk Altı Bin) liramız var. Her iki parayı da enflasyonu dikkate almadan yıllık faizlerle değerlendirerek 2020 yılı haziran ayına kadar getirilerini hesaplayalım.   

Yukarıdaki tabloya ve yıllara o kadar çok şeyler sığdırıla bilir ki, sizlerde kısa kısa açıkladıklarımın üzerine belki sayfalarca değerlendirmelerde bulunursunuz.

2002’de AKP iktidara geldi. İlk 4-5 yılında birçok demokratik açılımlar ve düzenlemeler yaptı. AB ile birçok protokoller imzalandı ve AB’ye giriş süreci hızlandı. Başarılı bir süreç yaşandı ve yaşatıldı. Taa ki… terörist Fetö’nün ülkeyi yönetenleri kandırmaya başladığı Ergenekon süreçlerine kadar…

2002-2007 döneminde, 2001 yılı 31 Aralık tarihi itibarı ile 1.446.000 olan dolar, 2007 yılı sonunda 1.164.900 liradan işlem gördü. Hani biz o dönemde almayın, yapmayın dolar 2 milyona gitmez, 950.000 ile 1.150.000 üstü şişirilmiş fiyat derken 1.600.000 liradan döviz alanlar 6-7 yıl beklediler ve üstüne üstelik 2007 de paraları reel olarak liranın getirisine göre % 386 değer kaybetmişti. TL’de kalsalardı, 2007 sonunda paraları 5.580 lira olacaktı, oysa dolarda kalarak 1.445 liraya razı oldular. Aynı tarihte doları yastık altında tutsalardı, tasarrufları 1.165 lirada kalacaktı.

2001 yılında dolar alanlar tam 10 yıl sonra ancak 2011 yılında, 10 sene önce yatırdıkları paraya kavuşarak başa baş noktasını yakalamışlardır. 10 yıl boyunca o paradan kuruş gelir elde edememişlerdir.

2011-2012 de Ergenekon’dan 4-5 yıl yatanların tahliye olmaya başlaması, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın her ay düzenli olarak toplantı yaptığı, bir arada olduğu İlker Başbuğ’un 2012 başlarında terörist ilan edilmesi, hükümette yönetimsel ve güvensizlik problemi, yaratılan gri ortamlar doları tetikledi. Arkasından da dershaneler, Fetö ve iktidar dalaşı doları 2,5 liraya çıkarttı.

7 Haziran 2015 seçimi öncesi 2,58 lira olan dolar, seçim sonrası hükümetin kurulamaması ve patlayan bombalarla 1 Kasım seçimi öncesi, Ekim 2015’te 3,03 lerden işlem gördü.

15 Temmuz 2016 Fetö darbe girişimi ve Erdoğan’ın 20 Temmuz kararları, OHAL ilan edilmesi ve giderek demokrasiden uzaklaşılması ile hukuki yaptırımlar, darbe öncesi 15 Temmuz günü içerisinde 2,88 lira doları 3,10 liraya, kasım-aralıkta 3,55 liraya taşıdı. Hepimizde biliyoruz ekonomi ve para belirsizliği sevmez.

2016 yılında süreçte yaşananlara da bir kılıf bulundu, dış güçler ekonomimizi çökertmek istiyor, dış güçler ekonomimize saldırıyor söylemlerini her gün ekranlardan dinliyorduk. Ağustos 2016 ortalarında bu sürecin bir de komedisi vardı, hatırlarsınız, belki de sizlerde yapmışsınızdır, 100 dolar bozdurana tıraş bedava, 500 dolar bozdurana on saç-sakal tıraşı bedava, simit, çay, sucuk, yufka, minibüs, künefe, kahvaltı… fişi getir yeşillik, domates al… ama fayda etmedi. Dolarlarını 3,05-3,10 liradan bozduranlar, 2017 ocak ayında dolar 4 liraya dayandığını görünce tıraşı kestiler, homurdanmaya başladılar.

16 Nisan 2017 Başkanlık sistemi referandumu ipleri tamamen kopardı. Uygulamada parlamenter, fiili uygulamada tek adam yönetimi, hukuksuz tutuklamalar, gazeteciler, bilim insanları, 5-6 şirkete verilen kayırmacı yap işlet projelerinin tamamı doları daha da ürküttü.

24 Haziran 2018 seçimleri ile fiilen uygulanan cumhurbaşkanlığı sistemi hukuki gerekçesiz bir şekilde hayata geçirildi. Demokrasi ve özgürlükleri kısıtlayan gelişmeler 2017 yılındakinin devamı oldu. Daha 1,5 ay geçmeden yıl içinde 3,38 liradan işlem görmüş, 9-10 Ağustos’ta 5 lira olan dolar 12 Ağustos’ta 7,12 lirayı gördü. Bu süreçlerde Ekonomi Bakanının açıklamalarını da siz değerlendirin.

Kısaca; Tabloda 18 yıllık lira/ dolar karşılaştırmasında, 1.000 dolar ve lira karşılığı 1.446 tutarlarını mevduatlı olarak değerlendirdiğimizde 18 yıl sonra, 2020 bugün itibarı ile liramız 21.707 TL, dolar yatırımı karşılığı liramız ise 12.481 TL olmuştur. TL dolara karşı % 100’e yakın daha fazla getiri sağlamıştır. Belirsizlikler ve hukuksuzlukların ağırlıklı olarak yaşandığı, ayrı tabloda gösterdiğim son üç yıla baktığımızda dolar/lira başa baş bir noktadadır. Dolar 6.054, lira 6.403 TL getiri sağlamıştır.

Sonuç olarak; Cumhurbaşkanı istemedikten sonra veya 2001 yılında olduğu gibi Bahçeli, lastik patlatmayıp iktidara desteğini verdiği sürece mevcut parlamento yapısı ile bir erken seçim kararı alınamayacak ve gelecek seçimler 25 Haziran 2023 tarihinde yapılacaktır. 1999 seçimlerinden sonra Bahçeli, parlamento dışı kaldığı 2002 seçiminde lastik patlatmış ve normal süresinden 2 yıl önce 2002 yılında yapılan seçimde AKP iktidar olmuş, MHP meclise girememiştir.

Erken seçim olmayacağını düşünürsek tam tamına 3 yıl var. Yapılan kamuoyu araştırmaları AKP’nin bir daha tek başına iktidarının pek kolay olmayacağını gösteriyor. 

19 Mayıs 1919 tarihinde başlayan, milli mücadele ruhu ile doruğa ulaşan, ülkenin tüm vatansever güçleri ile verilen bağımsızlık mücadelesi 9 Eylül 1922 tarihinde zaferle sonuçlanmış, takip eden 1923-1938 yıllarında, yani 15 yıl içinde, batmış bitmiş bir ülke yeniden inşa edilmiş, bu tarihlerde 1 dolar 7 milyon kat değil sadece 1,26 kat artmıştır. (1919-1922 arası 3 yıllık kurtuluş mücadelesi)

Olağan seçim 2023’te, daha 3 yıl var., Tıpkı kurtuluş savaşımızda olduğu gibi, görüşü ne olursa olsun ülkesini seven tüm yurtseverlerin birlikteliği ile yaşanacak bir iktidar değişikliğinde, harap ve bitap düşmüş millet ve zapt edilmiş tersaneler kurtarılacaktır.

2001 yılı sonunda 1.446.000 lira yeni para ile 1,44 TL olan dolar 2002-2007 AKP iktidarı süresince 1,16 TL ye gerilemiş, 2001-2010 tarihlerine baktığımızda 1,54 TL olmuştur. Yani 9 yılda sadece 10 kuruş artmıştır.

1923 veya olası erken seçimde, vatanseverlerin iktidarında, İthalata ve tüketime dayalı bir modeli  elinin tersi ile iten, ithal ikamesi ürünler ile üretime ağırlık vererek, cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi dış ödemeleri bilançosu fazla veren ve bugüne kadar paranın sevmediği antidemokratik, hukuksuz, eşitsiz uygulamalara son veren, özgürlükleri çoğaltan bir iktidar görevde olduğunda, ürettiğimiz için dövize daha az ihtiyaç olacak, demokrasi ve hukuk alanında iyileşmeler daha fazla yatırım çekecektir. Bugün, son dört haftadır yön bulmaya çalışan ve 6,85 lirada sıkışan doların, olası erken seçim veya 2023 yılında kurulacak vatansever bir hükümetin, doları, geçmişte olduğu gibi 4-5 liralara, belki 3 liraya çekip çekmeyeceğini kim tahmin edebilir. 2001-2007 tarihleri arasında yaşandı bu…

Takdir tasarruf sahipleri ve yatırımcılarındır,

20. Yüzyılın en başarılı iş adamlarından biri olan ABD’li Warren Buffet’in şu sözünü önemli buluyorum.  "Birileri bugün gölgede oturuyorsa, uzun zaman önce birileri ağaç diktiği içindir"

İki ayyaşın diktiği ağaçların dalları, Menderes hükümeti tarafından kesildi ve köküne birkaç balta darbesi vuruldu. Ondan sonra gelen hükümetler, pansuman tedavisi yaptılar ama bir taraftan da ellerindeki baltayı kullandılar. Baltayı kullananlar cunta rejimleri de oldu, ama baltayı ellerinden hiç bırakmayan en acımasızları ise AKP hükümetleri oldu. Kesilmedik ağaç, satılmadık fabrika, tüm şehirleri betonlaştırıp nefes alacak bir çevre bile bırakmadılar. Yandaşa yap-işlet-vatandaşı yandaşa soydur projeleri ile torunlarımızı dahi borçlandırdılar.  

Temizlik, sosyal mesafe ve maske ile sağlıklı kalın…

“Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan rahat yaşamanın yollarını alışkanlık haline getirmiş milletler, evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istikballerini kaybederler.”

Mustafa Kemal Atatürk