Muhteşem Dünya başlıklı yazımı tam gönderecektim ki, Çeşme Yarımadası yağmasına karşı tepkiler geldi: HDK (Halkların Demokratik Kongresi), TKP Çeşme (Türkiye Komünist Partisi), SOL PARTİ İzmir, TİP (Türkiye İşçi Partisi), İYA (İzmir Yaşam Alanları), EGEÇEP (Ege Çevre ve Kültür Platformu), GÜLDER (Güzelbahçe Kültür Çevre ve Güzelleştirme Derneği), İzmir Tabip Odası, İZÇEP (İzmir Çevre Gönüllüleri Platformu), Sokak Sanatçıları Derneği, İzmir Kent Konseyleri Birliği; Konak, Foça, Urla, Buca, Karaburun, Karşıyaka, Bornova, Ödemiş, Selçuk Kent Konseyleri, Bornova Halk Formu gibi etkin ve saygın partiler, ekoloji, kültür ve çevre örgütleri, koronadan istifade Yarımada’nın yağmalanmasına, yaşam alanlarının ve kültürünün yıkıma uğratılması, yok edilmesi atılımlarına karşı bildirilerini açıkladılar. Bununla ilgili diğer haber ve yorumları da İz Gazete’den okudunuz.
Halk istemiyor! Ekoloji ve çevre örgütleri istemiyorlar! Meslek odaları ve uzmanlar istemiyor! Peki kimler istiyor? Çeşmeyi ve yarımadayı sermayelerine katmak amacında olanlar! Onların umurunda mı kültürel, ekolojik, toplumsal değerlerimiz? Elbette hayır! Bu konuda tek bir örneklemeyle yetineceğim:
Golf sahaları düşünüyorlar. Bir golf sahası, Türkiye’deki orta ölçekli bir kasaba kadar su tüketiyor. Üstelik, çimler için kullanılan gübreyle kirletilmiş su! Çeşme’de su sıkıntısı zaten had safhada...
Çeşme elbette turizme daha etkin ve halk yararına kazandırılmalı. Çözüm, beş yıldızlı oteller ve her şey dahil değildir. Korumacı turizm, Çeşmelilerin de çevresinin de yüzünü güldürür. Kooperatifleşmiş ev pansiyonculuğu ile esnafın da halkın da yüzünü güldürecek sonuçlar alınır; herkes kazanır, halk kazanır. Kültürler etkileşir ve zenginleşir.
Uluslararası sermaye mi halk mı kazanacak? Ekolojik denge korunacak mı yok mu edilecek? Kültürler yozlaştırılacak ve yabancılaştırılacak mı yoksa zenginleşerek geliştirilecek mi?
Bunları mücadelemiz ve kararlığımız belirleyecektir. Haydi kolay gelsin!