İnsanıyla, hayvanıyla, ormanı, ağacıyla, doğasıyla hiçbir canlının ‘değerli’ olmadığı, korunmadığı bir coğrafyada nefes almaya ayakta ve ayakta kalmaya çalışıyoruz.
Bunun için adeta ‘mücadele’ veriyoruz.
Bir yaz günü aniden bastıran yağmur, bir dizi aptalca, sorumsuzca yapılan sokak çalışmasında oluşan elektrik akımında pırıl pırıl iki insanımızı aramızdan alabiliyor. İnsan hayatının beş kuruşluk önemi yok ki, o kablolar neden olması gereken derinlikte değil de neredeyse yüzeye yakın yerleştirilmiş, neden kontrol edilmemiş, neden, neden…
Soru çok, ihmal çok ama gel gör ki kurumlar arasında ‘sorumlu ben değilim’ kavgası, açıklamalar… peş peşe geliyor. Elektrik şirketi de (ki bence birinci sorumludur) belediye de arkasını kurtarma gayretinde!..
Giden gitti, yürekler dağlandı, insanın bu denli değersiz olduğu bir ülkede yaşıyor olmanın kasveti içimize çöktü, biz kalanlar kırık dökük, yaşamaya devam edeceğiz; yıllar sürecek davalar bilirkişiler vs. derken yürekleri soğutacak bir ceza gelmeyecek… Bu acıların üzerine yenileri eklenecek; bizde döngü böyle işleyecek!
Bugün Alsancak’ta yarın başka bir yerde! Bundan sonra bir su birikintisi olan cadde ve sokaklardan nasıl güvenle geçecek İzmirliler? Kelle koltukta, ölüm piyangosu ya çıkarsa diyerek!..
İnsanların zerre kadar can güvenliği olmayan bir ülkede sokaktaki canlarımızın güvende olduğunu düşünebilir miyiz? Tekmelenen, aç bırakılan, işkence gören, korkutulan, tecavüz edilip öldürülen canların da öldürülmesi için ‘düğmeye basıldı’… Bir de ‘ötenazi’ diye süslemiyorlar mı; içimden hepsine ötenazi yapasım geliyor! Ama bu iş sandıkları kadar kolay olmayacak, gözümüzün gördüğü, elimizin ulaştığı o canlar korumamız altında olacak; böyle biline…
Tabii bu işin içinde başka bir kurnazlık daha var; yıllardır yerel yönetimler AKP elindeyken barınak, kısırlaştırma, sağlık hizmeti vb. çalışmaların hiçbiri yapılmamış; kontrolsüz üreme alıp yürümüş. Şimdi belediyeler CHP’de ya, bir anda yerel yönetimlere yükleniliyor, başkanlara hapis cezası öngörülüyor. Yine kendi ihmalleri, yine bedelini başkalarına ödetme gayreti!.. Hep yaptıkları bu değil mi?
Mangalcılar, anızcılar, arabadan sigarayı fıydırıp atanlar, imar alanı açmaya çalışanlar!.. Sizler de katilsiniz. Doğamızın, ormanlarda yaşayan binlerce ağaç ve canlının katilleri. Her gün yanan orman haberleri ile biz de yanıyoruz. Gidenin yerine yenisi gelmiyor, her yangında orada can çekişerek ölen doğal ortamın hayvanları, bir daha üremiyor. Bir ülkenin en değerli olması gereken varlıkları; insanları, hayvanları, doğası…en değersiz varlıkları olabilir mi; oluyor işte…
Sözün özü, bu ülkede insan da olsanız, bir ağaç, bir orman, bu ormanda hayat bulan canlılar da olsanız bir sokak canlısı da olsanız yaşam hakkınız yok denecek kadar az!..