Eşrefpaşa. Güzelyalı, Karataş, Konak, Alsancak, Bayraklı, Karşıyaka, Basmane, Tepecik ve Buca, İzmir denince ilk akla gelen semtlerdir.
Neler yapmadılar ki bu semtlerimize! Hangisi kendi tarihsel dokusu, kültürü, anlamında kalabildi ki?
Bırakmadılar; kaza, doldura; yıka, yapa; deşe, eşeliye bir tarihsel kenti anılarıyla ve tüm yaşanmışlıklarıyla, değerleriyle yıktılar, yok ettiler. Betonlarıyla işgal ettiler.
Plansız sanayileşmelerinin sonucu plansız kentleşmeleriyle de ihanet ettiler, ettirdiler.
Azınlıkların üzerine çökülmüş birikimleriyle kendilerince sanayileşmeye kalkıştılar. Sanayi Devrimi’ni gerçekleştirememiş toplumun egemen açgözlü görgüsüzlerinin sözüm ona sanayileşmeleri böyle olabilirdi. Köylerden, tarımsal üretim alanlarından sanayi bölgelerine emek akışına neden oldular. Elbette tüm bu olan bitenler için bir plândan söz edilemez. Plânsızlık, hesapsızlık bugünlere taşıdı ülkeyi.
Ucuz emeği yerleştirebilecekleri lojmanları olamazdı. Üzerine çökülen azınlık servetleriyle bunu finanse edebilmeleri olası değildi. Hazine arazileri ne güne duruyordu? Ucuz emek, hemen işgal etti bu arazileri. Göz yumuldu ve hatta teşvik edildi. Mülk sahibi olunuyor, düzenle bütünleşiliyordu.
Oy deposu haline gelen bu alanlar hem sermayenin hem de devletin işine geliyordu. İmar affı vaatleri, yüksek binalar yapılabilirliği, emeksiz rant eldesi, haksız zenginleşmelere neden oluyordu...
Sanayi Devrimi’ni gerçekleştiremeyen toplumun gerçek sanayicisi olamadığı gibi gerçek işçisi de olamıyordu. Sendikaların hâlleri ortada işte!
Özentiyle, tercüme kitaplarla, sınıfsal mücadeleyle kazanılmamış lâikle de bu kadarcık aydın olunabiliyordu. Taşıma suyla değirmen buraya kadar böyle dönebildi.
Büyümeye mahkûm sermaye, şeriatçı siyasetçilere olanak tanınmasıyla, onlardan yana durdu. Betonla, imarla, bayındırlıkla, madencilikle varlığını sürdürmeyi tercih etti.
Hiçbir değer bırakmadılar. Ne bayrak ne din kullanmadıkları, kirletmedikleri, aşındırmadıkları hiçbir kutsalımız kalmadı.
Kentler kişiliksizleştiler. Kültürleri yozlaştı. İnsanları kentlerine yabancılaştırıldılar. Toplamda tüm ülkeye yabancılaşıldı. Artık değil gençler neredeyse kimse yerinde yurdunda ve ülkesinde yaşamak istemiyor. Herkesin gözü ülke dışında. Ülke dışı sermayenin gözü de ülkemizde!
Ülke tehlikeli atık çöplüğü haline getirilmiş. Kentler, betonun altında eziliyor. Kenti ifade eden yerler de viran eleştiriliyorlar. Kentle ilişkisi olmayan ve hiçbir zaman da duygusal, anlamlı bağları olamayacak kişiler de bu yerlere yerleştiriliyorlar. Kentlerin anlamları kaybettiriliyorlar. Değersizleştirilen kentlerimiz, sermaye için büyük rant alanlarına dönüştürülüyorlar.
Sermaye, kentlerimizi ve değerlerimizi yok ederek kendini büyüterek egemenliğini sürdürüyor.
Sırada Eşrefpaşa var! Kentin ortasında terk edilmiş haneler, anılar, kültürler...
Ve Eşrefpaşa bunlardan da daha çok şeyler anlatır; mübadiller, etnik farklılıklar, inançlar, komşuluk, dayanışma...
Yok ettikleri sadece Eşrefpaşa değil!