Seçimlerden sonra başlayan zam yağmuru, giderek sağanağa dönüştü.
Akaryakıta yapılan zam, otomatiğe bağlanmış durumda.
Akaryakıt zammı; üretken zamdır, iğneden ipliğe tüm mal ve hizmetlere anında yansıyor.
14 Mayıs seçimleri öncesinde benzinin litre fiyatı 19.81, motorinin litre fiyatı da 18.64 lira idi. Bugün hem motorinin hem de benzinin litre fiyatı 40 liranın üzerinde.

14 Mayıs seçimlerinden bu yana 4 ayda 6’ıncı zamla birlikte motorinin litre fiyatı 40 lirayı aşıyor.4 ayda motorine yapılan zam yüzde yüzün üstüne çıktı.

Uluslararası piyasalarda petrol fiyatlarındaki artışın yanında dolardaki yükseliş ve vergilerdeki artış, akaryakıt fiyatlarını da artırıyor.
Bu arada; son 4 ayda Türk Lirası, dolar karşısında yüzde 26 değer kaybına uğruyor. Böylece; Türk Lirası dolar karşısında hızla eriyor.
Ayrıca; Temmuz başında akaryakıttan alınan vergilerle ilgili yeni bir düzenlemeye gidiliyor, akaryakıt ürünlerinden alınan Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) artırılıyor, Katma Değer Vergisi (KDV) oranı da yüzde 18’den yüzde 20’ye yükseltiliyor.
Böylece; akaryakıt ürünlerinde vergi yükü, yüzde 26.4’den yüzde 38.5’e yükseliyor.
Motorinin 40 lira olan litre fiyatının 16 lirası vergilerden oluşuyor.

Öte yandan orta vadeli programda (OVP) 2024 yılı için vergi artışı yüzde 73 olarak öngörülüyor.
Bunun anlamı; Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) ve Katma Değer Vergisi (KDV) artışları devam edecek. Bu; aynı zamanda akaryakıt fiyatlarına yapılacak zamları şimdiden haber veriyor.

Unutmayalım ki; tüm mal ve hizmetlerin fiyatlarına yansıyan üretken zamdır, fiyat artışlarını tetikliyor.

KDV, ÖTV en adaletsiz vergidir

Bunun yanında sadece özel kesim değil, kamu kesimi de fiyatları artırıyor.
Örneğin; ÇAY-KUR, son 3 ayda fiyatlarına 4’üncü zammı yaptı. Böylece; son 3 ayda, çay fiyatlarına yapılan zam, yüzde yüzü buldu. Özellikle; akaryakıta yapılan zamların nedeni, vergiler ve dolardaki artıştan kaynaklanıyor. Akaryakıta yapılan zammı uluslararası petrol fiyatlarındaki artışla izaha çalışmak doğru değildir. Petrol fiyatlarındaki artış; işsizlik, hayat pahalılığı, yoksulluk ve açlık demektir. Kaldı ki; Katma Değer Vergisi ve Özel Tüketim Vergisi en adaletsiz vergi türüdür. Çünkü; eti, ekmeği, sütü, meyveyi, sebzeyi zengin de fakir de tüketiyor. Fiyat artışları zengine de fakire de aynı ölçüde yansıyor. Ne var ki; zenginle fakirin satın alma gücü aynı değildir.
Zamlar; zengini değil, fakiri, yoksulu eziyor.


GIDA FİYATLARI YÜZDE 402 ARTTI
DEVLET ÇOCUKLARINA 1 ÖĞÜN ÜCRETSİZ YEMEK VEREMİYOR MU?

Milyonlarca insanımız ‘’beslenme krizi’’ni iliklerine kadar hissediyor.
Beslenme yetersizliği çocuk-yaşlı demeden herkesi derinden etkiliyor.
2023 Türkiye’sinde çocuklar aç kalıyor, okula beslenme çantasını “boş” götürüyor.
Birleşik Kamu-İş Federasyonu, halkın en fazla tükettiği 64 temel gıda maddesinde fiyatlardaki değişimin Eylül 2021’den bu yana, 2 yılda yüzde 402 oranında arttığını açıkladı.
Bu arada, Milli Eğitim Bakanlığı, anasınıflarında geçen öğretim yılı ikinci yarısında başlattığı bir öğün ücretsiz yemek uygulamasını, deprem bölgesini oluşturan 11 il dışında durdurdu.
Bu kararı “olumlu” karşılamak mümkün değildir.
Akla gelen soru şu:
Acaba, Milli Eğitim Bakanlığı’nın çocuklara bir öğün ücretsiz beslenme sağlayacak ödeneği yok mu?
Çocuklarını besleyemeyen, okula aç gönderen bir devlet, “sosyal devlet” niteliğini koruyabilir mi ?
Gıda krizi, en çok toplumun “işsiz, güvencesiz, yeterli gelir sahibi olmayan yoksul kesimlerini” etkiliyor.
Unutmayalım ki, özellikle çocukların “beslenme hakkı”nı güvence altına alacak politikalar geliştirmezse; bu durum, bir halk sağlığı problemine dönüşür.
Kaldı ki; çocukların beslenme hakkı en temel insan haklarındandır.
Beslenme ve barınma krizi; çocuğuyla, yaşlısıyla özellikle toplumun dezavantajlı kesimini çok daha derinden etkiliyor.
SONUÇ OLARAK;
Adaletsiz vergi düzeni, sağanağa dönüşen zam yağmuru, beslenme ve barınma krizi; ülkemizin geleceği açısından “beka” sorunudur.