Yazık ki ülkemizin gerçeği budur! İşbirlikçi sermayedarların zenginleşebilmeleri için kansere mahkûm ediliyoruz.
Manisa'nın Yunus Emre ilçesindeki organize sanayi bölgesindeki atık geri dönüşüm tesisindeki yangın bunun son kanıtıdır!
Madenciliğin, gemi söküm sanayinin, demir çelik fabrikalarının, çimento fabrikalarının tehlikeli atıkları yaşamı yok ediyorlar. Elbette insanlar da çeşitli kanser hastalıklarına mahkûm oluyorlar.
Ekonomik sömürü, talan, yağma ve tükenmişlik nedeniyle yaşama saldırıyorlar. Yaşam unsurlarını paraya çeviriyorlar. Sularımızı, ormanlarımızı, denizlerimizi ve koylarımızı, verimli tarım topraklarımızı yok ederek zenginleşiyorlar.
Bunlar da yetmez hâle geldiler! Avrupa'nınkiler başta olmak üzere ne kadar tehlikeli atıkları varsa ülkemize ithal ediyorlar.
Sanki ülkemiz dünyanın çöplüğü. Sömürgenlerin cennetleri için cennet ülkemiz cehenneme çevriliyor.
Dikkatinizi bu tehlikeli atıkların sözüm ona ve güya geri dönüştürüleceği, kazanılacağı yerlere ve depolara çekmek istiyorum.
Tehlikeli atıkların depolandığı bu alanlarda yangınların ardı arkası kesilmiyor! Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi yaptığı çalışmalar sonucu, bu depolarda ve tesislerde 2021 yılında 122 ve 2022 yılının ilk sekiz ayında da 79 yangın gerçekleştiğini açıkladı. Yirmi ayda 201 yangın, ayda 10 tehlikeli atık veya geri dönüşüm deposu yangını demektir!
Dünyanın hangi ülkesinde ayda 10 tane bu tür yangın görülmüştür? Yangınların kasıtlı ve bir bertaraf yöntemi olduğu kanaatinin oluşması için yeterli veridir bu.
İzmir' deki hava ölçümlerinde bunların neden olduğu kirliliklerin tespit edilmeleri mümkün değildir. Çünkü ölçümleri yapılmamaktadır. Ölçülen değerlere de baktığımızda Dünya Sağlık Örgütü'nün izin verdiği miktarların 2-5 kat fazla değerlerin bulunduğunu görüyoruz.
Manisa, Yunus Emre' deki tehlikeli atık depo yangını nedeniyle plastiklerden oluşan dioxin ve furan gazları başta olmak üzere, PAH'ları, PCB'leri; tüm kanserojenleri soluduk durduk.
Beylerimiz, bu atıklardan kurtuldular ve kârları arttı. Biz canlarımızdan olmaya ve kansere mahkûm edildik.
Halk bunları sessizce kabulleniyor. Tepki, karşı çıkış yok! Boyunlar eğilmiş...
Böyle mi olmalı?