Doğa koruma alanında çalışan biri olarak yıllardır pek çok hayvan türünün türlü hallerine hayranlık besliyorum. Kara akbabanın uçuşunu, flamingonun kur dansını, İzmir Körfezi’nde yunusların günlük göç hareketini izlemek en çok etkilendiklerimden.
Bir de yıllardır yaşam alanlarında uzunca zaman geçirmeme rağmen göremediğim Akdeniz foku var. Geçtiğimiz hafta sonu Akdeniz Koruma Derneği’nin bu tür için Gökova Körfezi’nde yürüttüğü çalışmalara katılma şansım oldum. Bu büyük deniz memelisini (balık değil) yine göremedim ama Türkiye’deki sayılı Akdeniz foku uzmanından olan Ezgi Saydam ile bu özel tür hakkında konuşup yapılan çalışmaları yakından görebildim.
Dokuz Eylül Deniz Bilimleri Enstütüsü’nde Doç. Dr. Harun Güçlüsoy ile Akdeniz foku için bilimsel araştırmalar yapan Ezgi, aynı zamanda Akdeniz Koruma Derneği’nde bu hassas tür için çalışıyor. Şehirde çok narin görünse de fok izleme çalışmaları sırasında tam bir Amazon kadınına dönüşüyor. Yanında çalışmaya katılan herkesin, çalışma sırasında nasıl davranması gerektiğinden hem tür hem de çalışmaya katılanların can güvenliğine kadar her konuyu yakından takip ediyor. Bir de üstüne bot kullanıp ağırlığına bakmadan malzeme taşıyor. Denizin kokusu ve görüntüsünün ona hissetirdiklerini gözleri parlayarak anlatıyor.
Akdeniz fokuna kendini ne kadar adadığını anlamak için konuşmak yerine izlemek kafi ama bulmuşken konuştum. Türkiye kıyılarında 100 kadar Akdeniz fokunun yaşadığı söyleniyor. Üç tarafı denizlerle çevrili ve 8333 km kıyı şeridi bulunan ülkede neden bu kadar az fok yaşadığını sordum. Ezgi; “Bunun pek çok nedeni var. Akdeniz foku, beslenme ve üreme dönemlerini denizde geçiriyor. Bununla birlikte dinlenme, doğum ve yavrunun büyütülmesi için kıyı alanlarına ihtiyaç duyuyor. Ülkemizde kıyı alanlarının yapılaşmaya açılması, bu türün yaşam alanlarının daralmasına neden oldu ve oluyor. Öte yandan beslenmek için ihtiyaç duyduğu ahtapot, kalamar ve balık türlerinin yasa dışı, aşırı av, iklim değişikliği ve kirlilik nedeniyle azalması, Akdeniz fokunun besine ulaşmasını zorlaştırdı. Bu sorunlar, sadece Türkiye’de Akdeniz fokunu tehdit etmiyor. Ne yazık ki bu türün yaşadığı Yunanistan, Moritanya kıyıları gibi türün yaşadığı diğer ülkelerde de geçerli.”
Akdeniz Koruma Derneği’nin bu tehditlerin ortadan kalkması için yaptıklarını da şöyle anlatıyor; “Öncelikle nerede ve ne kadar bireyin yaşadığını bilmek, koruma çalışmalarının temelini oluşturuyor. Bunun için Akdeniz fokunun dinlenme ve üreme için kullandığı ya da kullanma ihtimali olan kıyı mağaralarını fotokapan kameralarla izliyoruz. Bir yandan da Gökova Körfez’inde denizel biyoçeşitliliğin artması için Deniz Korucu Sistemini uyguluyoruz. Bu sistem Körfez’deki altı Balıkçılığa Kapalı Alanda her gün üç bot ile Dernek çalışanı deniz korucularının devriye yapıp, yasa dışı av ile karşılaştıklarında yetkili kamu kurumlarını bilgilendirmesini kapsıyor. Bu çalışma, Körfez’de yaşayan Akdeniz foku ile birlikte nesli tehdit altındaki türlerden Kum köpekbalığı, deniz çayırları, orfoz gibi türlerin yaşamını güvenceye alıyor. Bu türlerin güvende olması küçük ölçekli kıyı balıkçılığının desteklenmesi anlamını taşıyor.”
Her gün okuyup duyduğumuz haberlerin yanı sıra Türkiye’de bunları dinleyebileceğimiz insanların olması umuttan çok öte...