Geçtiğimiz hafta doğanın baharlık hali, hiç olmadığı kadar haber olup sosyal medyada paylaşıldı. Boğaz’da her bahar yunuslar görülmesine rağmen ilk kez görülüyormuş gibi ana haberde konuşuldu... Belli ki geçmiş bahar aylarında gündem, etrafı göremeyecek kadar yoğunmuş!
Bir diğer konu da Akdeniz foku ile ilgiliydi...
Akdeniz foku için dünyada ilk kez yapay platform denendi ve başarıyla sonuçlandı.
Muğla’daki Gökova Körfezi’nde Akdeniz fokunun dinlenmek ve üremek için kullandığı sadece üç kıyı mağarası bulunuyor. 2017 yılında Akdeniz Koruma Derneği’nin uzmanları, Körfez içinde bir mağaranın kuru zemin dışında Akdeniz fokunun ihtiyaç duyduğu tüm fiziksel koşullara sahip olduğunu fark edip yapay platform işini düşünmeye ve tasarlamaya başlıyorlar. 2019 yılına gelindiğinde ise Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan onay alıp gereken tüm planlanma ve bütçe işlerini nihayete erdirip çalışmayı yapıyorlar.
Akdeniz foku, öyle cüsseli olsa da Türkan Şoray kuralları var. Dinlenmek ve üremek için ışığın az olduğu, insandan uzak ve içinde yatabileceği kuru zeminli kıyı mağarası istiyor. Kıyılarımızın turizm ve yazlıkçılığa çoktan kurban edildiğini ve her yaz bazı günübirlik tur teknelerinin müşterilerine fok mağarası gösterme vaadiyle tur sattığını düşünürsek, hayvanın yaşayacak yeri pek dar... Üzerine bir de Muğla’nın bitmek bilmeyen depremleri eklenince var olan mağaralar için risk oluşabiliyor.
Platform çalışması, mağara içinde kuru zemin yaratmak üzere doğal malzemelerle yani kaya ve kum ile mağara zeminin yükseltilmesini kapsıyor. Bu kadar basit görünen bir çaba için bile inşaat mühendisi, su ürünleri mühendisi ve Akdeniz foku konusunda uzman bir ekip planlama yapmış. Hayvanın mağaranın nerelerini kullanma ihtimali olduğu üzerinden hesaplamalar yapılmış. Ardından mağaraya yerleştirilen fotokapan kameralar aracılığı ile bir dişi Akdeniz fokunun mağarayı kullandığı tespit edilmiş.
Bu konu hiç sıradan değil. Zira dünya nüfusu sadece 600-700 kadar olan Akdeniz foku için tek bir bireyin bile korunaklı alanının olması önemli.
***
Dünya üzerinde kapladığımız alan genişledikçe yaban hayvanlarının yeri daralıyor. Hayvancağızların yaşam alanları daraldıkça rüzgar ve dalga etkisi ile oluşan deformasyon da büyük sorun olabiliyor ve milyon liralık yuva projeleri (Gediz Deltası’na yapılan flamingo yuvası, kapsamı ve bütçesi ile büyüktür) yapılabiliyor... Hayvanları kendi haline bir bıraksak ve kapladığımız alanı daraltsak bu projelere bu kadar ihtiyaç kalmayacak belki de. Sonuçta yuva yapmayı da yavruya bakmayı da içgüdüsel olarak biliyorlar. Ama işte mevcut yaşam alanlarının daralması, iklim değişikliği, kirlilik, elektrik telleri gibi kaynağı dolaylı ya da direk insan olan minimum neden, neslin devamı için var olana müdehaleyi çözüm kılıyor.