Uzun zamandır görüp konuşmak istiyordum, değerli ağabeyim Metin Öney’ın organize ettiği sunum vesilesiyle Aziz Kocaoğlu ile bir araya gelme imkanı buldum. Kendisinin başkan olduğu dönemde ben de bir belediye şirketinde ara yönetici olarak görev yaptığım için yönetim tarzını içeriden biri olarak gözlemleme fırsatım olmuştu. Belediyeye ve şirketlere siyaset sokmaması, işe alımlarda ‘liyakata bakın’ demesi, asla ‘işe alınacak isim listeleri’ göndermemesi, toplantılarda bürokratları yeri geldiğinde motive eden yeri geldiğinde sert çıkan tarzı ilgimi çekmişti. Parlamenterler Birliği’ndeki sunumundan sonra Hisarönü’nde bir çaycıda sohbet ettik, kendisini iyi, sağlıklı ve moralli gördüm. Yaşına esprilerle vurgu yapması tamam ama dünya liderlerinin de 70’li yaşlarda olduğu düşünülürse o kadar önemli olmamalı. Nitekim, izleyen, takip eden, değerlendiren ve hala sahanın içinde var olan duruşu dikkat çekici. Kent yöneticilerinin Aziz Kocaoğlu’nun tecrübelerinden öğreneceği şeyler olduğu kesin, tabii isteyene!..
Belediyenin çift başlı şirketleri…
Başkan Tunç Soyer’le buluşmamızda sorduğum sorulardan biri, ilçe belediye başkanlarıyla olan uyumu, diğeri, Büyükşehir ve şirketlerindeki kadroların performansıyla ilgiliydi. Başkanlarla ilgili soruya ‘birçoğu yeni göreve geldi, tecrübeli olmadıkları için hata yapmaya açıklar, bunu sık sık bir araya gelerek çok sıkı takip ederek aşıyorum, şimdilik bir sorun görünmüyor’ şeklinde yanıt vermişti.
Ancak duyumlar sorunun ‘tecrübeli’ olanlarla yaşandığı yönünde. Örneğin en tecrübeli isim olan Konak belediye Başkanı Abdül Batur ile diyaloğunun biraz kopuk olduğu, ilişkilerin Genel Sekreter Buğra Gökçe ile tesis edildiği konuşuluyor. Büyükşehir ve ilçe belediye başkanları arasında her dönem yönetim anlayışı, kararlar, egolar vb..nedenlerle sorunlar hep olagelmiştir, Soyer bunların üstesinden gelecek tecrübeye sahiptir diyelim…
Ancak kadrolarla ilgili soruya verdiği ‘insan malzememiz bu’ yanıtı durumdan ‘muzdarip’ olduğu izlenimini veriyordu. Evet, birçok kritik noktada yönetici değişimi yaptı, ama bu arada daha önemli bir adım daha attı. Şirketlerde yönetim kurulu başkanlarını etkin hale getirdi. Adeta ikinci bir genel müdür gibi işleyişin içine girdiler ve süreci yakından izler hale geldiler.
Bu durumun kabullenip benimsendiği şirketler olduğu gibi (ki bunlarda genel müdürler de değişti) sıkıntı yaratan şirketler de oldu. Örneğin bir toplu ulaşım şirketinde yönetim kurulu başkanının her gün mesaiye gelmesi, çalışanlarla yakın bağ kurması üst yönetimde hoşnutsuzluk yarattı. Yönetim kurulu başkanının kimlerle görüştüğü, ne konuştuğu, ne istediği… gibi bilgiler genel müdüre de ayrıca rapor ediliyor. Bu iki başlılık sorun teşkil ediyor mu, iki yönetici arasında uyum olsaydı sorun olmayabilirdi ama mevcut durumda ne yazık ki böyle değil.
Başkan Tunç Soyer bunların ne kadar farkında bilemeyiz ama çalışanlar arasında ‘ödül, ceza’ sistemi getireceğini söylemesi özellikle üst yöneticilerin takip edileceği konusunda bir ipucu olabilir.