İktidarını korumak için farklı dönemlerde işine gelen yapılanmalarla ittifaklar içine giren, işinin bittiğini düşündüğü anda da silkeleyip atan Erdoğan’ın ne kadar pragmatik (faydacı) olduğu bilinir. Önce Fetö’lü yıllar, ardından Kürt oyları için ‘açılım’ deyip Şivan Perver’li yıllar (samimi olunsaydı ülke için barış getirebilecekti belki ama niyet barış olmadığı için bedeli çok acı oldu)… Ve sonunda gelindi MHP’li yıllara!.. Erdoğan’ın iktidarını sürdürebilmek için yaptığı son ittifak/koalisyonda yol arkadaşı Bahçeli oldu. Ama görünen o ki, bu gerçekten ‘son ittifakı’, zira Bahçeli kıskaca aldığını sonunda elsiz ayaksız ortada bırakır.
Genç nesil 90’lı yılları, Bahçeli’nin ortağı olduğu koalisyonlardaki siyasetini fazla bilmez. En küçük ortak olduğu koalisyonlarda bile ‘kilit olmayı’ başarmıştır. Diğer ortakları köşeye sıkıştırıp kendi isteğine göre hükümet bozan, seçime zorlayan figür olmayı iyi bilir… Yani masayı kurar, işi bittiği zaman da masayı devirir.
‘Dışarıdan destek’ gibi görünen iktidar koalisyonunda Bahçeli öyle bir strateji izledi ki, gelinen noktada artık Erdoğan’ı ‘teslim alan’ ne isterse yaptıran, kendini ‘büyük ortak’ pozisyonuna getiren sonuca ulaştı.
AKP’nin sonunu MHP getirecek!
Bahçeli biliyor ki, Erdoğan’ın iktidarını sürdürmek için son şansı kendisi!.. AKP’nin kan kaybettiğini, giderek zayıfladığını görüyor. Erdoğan durumu kurtarmak için ‘reform’ dedikçe karşısında Bahçeli’yi buluyor.
Bahçeli’ye kurban vermelere doyamıyor. Ne damat kaldı, ne yanındaki son yol arkadaşı Arınç kaldı. Erdoğan, yola çıktıklarını, yolda bulduklarınla değiştirmeyi politika yaptı ama son kertede yanında, altını oymakta olan Bahçeli kaldı.
Erdoğan yanındakilere sahip çıkamayıp, kelle vererek yola devam etmeye çalışırken; Bahçeli örgütlü suç örgütü lideri mafya bozuntusuna sonuna kadar sahip çıktı. ‘Bu ülkede mafya dönemi bitmiştir’ diyen Erdoğan serbest bırakılmasına sesini çıkaramadığı Çakıcı’nın tehdit ifadelerine de tek söz edemedi. Oysa siyaseti biraz okuyan, bu tehditlerin Kılıçdaroğlu’na değil asıl Erdoğan’a olduğunu anlayabiliyordu.
Tek adamlık adeta el değiştirdi!..
Ne demişti ‘tek adamlık’ yolculuğuna çıkarken; ‘Ülke koalisyonlardan çok çekti, bir daha koalisyon olmayacak…’ çok geçmedi, ‘İttifak’ adı altında MHP ile koalisyona mecbur ve mahkûm oldu. MHP, Fetö’den boşalan kadroların çoğuna özellikle İçişleri ve Adalet Bakanlığına yerleşti. Süleyman Soylu’nun MHP’ye yakınlığının daha fazla olduğunu iddia edenler bile var.
Zaten, AKP’nin de seçmen bazında giderek MHP’lileştiği de bir gerçek. İki parti arasındaki geçişkenliğin hiç olmadığı kadar fazla olduğu belirtiliyor.
Bahçeli, küçük oy oranıyla siyasette her zaman var olmayı becerebilen bir siyasetçidir, kendisi için avantaj gördüğü anda masayı devirir, seçim ister. Asla iktidar olmaya değil, iktidar ‘yancısı’ olmayı tercih eder; süreç içinde büyük ortak bir bakar ki, ipler elinden kayıvermiş.
Şimdi de, Erdoğan’ın durumunu düzeltmek için ‘mış gibi’ de olsa reform hamlesinin önünü keserek AKP’yi zora sokarken, ekonomideki zorlukları da ‘askıda ekmek’ gibi projelerle tamamen yine ortağının üzerine atıvermiştir.
Kısacası Bahçeli ‘dokunanın yandığı’ bir siyasi ortaktır, bunu artık Erdoğan da anlamış olmalı…