On günlük bayram tatilini geride bıraktık, özellikle büyük kentlerden Ege ve Akdeniz tarafına akın vardı. Gidenler hangi konseptte tatil yaptı derseniz, arabada yatan, pansiyon, küçük motellerle yetinen, akraba yazlığında konuk olan ve çadırda kamping yapanlar çoğunluktaydı.
Ama dikkatler nedense Bodrum, Çeşme gibi gözde yerlerdeki doluluk ve buralarda oluk oluk harcanan paralardaydı. Ve bu tablo şöyle bir algıya yol açtı; ‘hani fakirlik vardı bak herkeste para var nasıl harcanıyor..’ Sosyal medyadan bakıyorum o görüntüleri paylaşanların hepsi bayramı evinde geçirip zenginin harcamasından ‘ülkemiz aslında zengin’ çıkarımı yapıyor!.. Demiyor ki, ‘orada bir avuç insan hesapsız para harcıyor, ben neden evdeyim’…
Bana göre, ülkedeki gelir dengesizliği hatta uçurumu net şekilde gözler önüne seren bir tablodur bu!.. Bu ülke (en az) 83 milyon nüfuslu; lüks yörelerde büyük paralarla tatil yapan, (çoğu da bunu sosyal medyada görgüsüzce halkın gözüne sokan kesim) en fazla 500 bindir. En iyi ihtimalle!..
Ve sıcakta evinde oturup bir avuç ultra zenginin yaşantısından ‘ülke zengin millette para var’ sonucuna nasıl varılar, anlamak mümkün değil!.. Tabii yandaş yalaka basın bu algının yaratılmasında önemli görev üstleniyor. Dolu sahillerin, restoranların fotosuyla ‘halkımız tatile doydu’ mealli haberlerle ‘salgın bitti, para bol, herkes tatilde…’ algısı yaratmaya çalışıyor.
Tatili krediyle yapan, ödemesini bir yıl yapacak olanları bir kenara koyalım; o ayrı bir sorun zaten!.. Ama asıl zoruma giden, dolabını dolduramayıp, evinde bayramı geçiren çok büyük çoğunluğun ‘millette para var valla’ diyerek ‘zenginlik algısına’ kapılması.
Ne zaman ki o çoğunluk, bu gelir uçurumunu sorgulamaya, kendisinin neden evde oturmak zorunda kaldığını düşünmeye başlayacak; o zaman değişim de başlayacak!..
Aşı karşıtlarına tecrit!...
Kaç çocuk yapacağına, kürtajına, giyimine karışıldığında ‘Benim bedenim benim kararım’ diyen kadınlara destek olmayanlar, şimdi kalkmış ‘benim kararım’ diyerek aşı karşıtlığına soyunuyor. Bir organize haller, bir ahkâm kesmeler, bir çok bilmişlikler…
Arkadaş, bu senin kararın değil, olamaz da!.. Bu, toplumun tamamını ilgilendiriyor. Neredeyse iki yıldır dünyayı kasıp kavuran salgın hastalıktan söz ediyoruz. Bilim aşı diyor, salgının önüne geçmek için tek çare olarak öneriliyor. Birileri kalkmış işi sulandırıyor, marjinallik ayaklarıyla aşı karşıtlığı bayrağı savuruyor, hadi oradan!..
Tamam aşı olmasınlar o halde kendilerini tecrit etsinler, toplum içinde yer almasınlar, burnumun dibine girmesinler. Beni riske sokmasınlar. Çünkü aşı olunca olay bitmiyor yine virüs kapma riski var, sadece semptomlar daha hafif seyrediyor ve ölüm oranını düşürüyor.
Aşı olmayanlar yüzünden bu riski toplum niye taşımaya devam etsin? Yasaklara ve dayatmalara karşıyım ama bu farklı bir durum.
Aşısız olanların toplumsal hayattan dışlanması için ne önlem alınırsa sonuna kadar destek!...