Mesleğe adım attığım yıllarda, darbe sonrası ilk yerel seçim yapılmış, Özfatura Başkanlık koltuğuna oturmuştu. Kendisini bekleyen sorunlar büyüktü ve elbette bunların başında o yıllarda da körfez kirliliği geliyordu. Deniz dibini tarayan gemiler getirildi, dipten tonlarca atık ve çamur çıkarıldı. Ama şehir büyüyor, evsel ve sanayi atıkları katlanarak körfeze akmaya devam ediyordu.
Sonra Çakmur, ardından yine Özfatura dönemleri geldi. Körfez kirliliği hep sorundu ve artık deniz dibinden çamur çıkartmakla olacak iş değildi. Ciddi bir arıtma sistemi gerekiyordu.
Tüm bu başkanlar döneminde arıtma tesisleri için çalışmalar yapıldı, üstelik genel iktidarın İzmir yatırımlarına desteğinin de eksik olmadığı dönemlerdi. Sonunda Piriştina döneminde ‘Büyük Kanal Projesi’ bütünüyle tamamlandı.
19 Ocak 2002 tarihinde Belediye, İzmirlilere şöyle bir ‘müjdeli’ haber geçti:
İzmir Körfezi’nin kirlilikten kurtuluş hayali, 33 yıllık uzun bir serüvenin ardından gerçeğe dönüştü. Bugüne kadar 680 milyon dolar (1.1 katrilyon lira) harcanan Büyük Kanal Projesi’nin son halkası Güneybatı Paket Arıtma Tesisi de tamamlandı. Şimdi İzmir, rüyalarını süsleyen “mavi körfez”e kavuşmanın mutluluğunu yaşıyor. Bundan böyle gelecek kuşaklar, tesisin açılacağı “15 Ekim 2002” tarihini körfeze her türlü evsel ve sanayi atık suyun gidişinin engellendiği bir milat olarak anacak.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina, Meles Deltası piknik alanında bürokratları ile düzenlediği basın toplantısında, İzmir’in rüyası Büyük Kanal Projesi’nin son halkası olan Güneybatı Paket Arıtma Tesisi’nin 15 Ekim Ekim Salı 2002 günü açılacağını ve böylece projenin bütünüyle devreye alınmış olacağını müjdeledi.
Piriştina, körfeze kirlilik akışının durduruluşu ile 40 yılık rüyanın gerçeğe dönüşmesinin, 6 gün sürecek etkinliklerle bir bayram havasında kutlanacağını söyledi.
Bu habere göre, körfez kirliliği İzmir’in ve İzmirliler’in gündeminden tamamen çıkmıştı ama ne var ki ilerleyen yıllar durumun hiç de öyle olmadığını gösterdi. Üstelik, Aziz Kocaoğlu’nun dönemiyle birlikte iktidarın İzmir için kılını bile kıpırdatmadığı yıllar başlıyordu. İlgili bakanlıkların yapması gereken denetim ve cezalandırmalar, limana giren gemilerin kontrolu vb. yapılmadığı gibi Belediye yatırımları da engelleniyordu.
Tunç Soyer iddialı geldi, körfezde yüzecekti. Bostanlı sahillerine kumlar getirildi, şemsiyeler kondu!.. Kendisi de Güzelbahçe’de denize girdi! Ama olmadı, olamadı!.. Bugün kendi projesi hayata geçirilmediği için körfezin bu hale geldiğini iddia ediyor.
Cemil Tugay ise ilgili bakanlıkların yapması gereken çalışmalara ve sorunun sadece belediyenin çözeceği bir konu olmadığına dikkat çekip, ‘yüzme vaadinde bulunmadığını’ dile getirdi.
Sonuçta, İzmirliler olarak önümüze ‘körfezde kim yüzecek sorunsalı’ kondu. İşin doğrusu başkanların körfezde yüzmesi beni ilgilendirmiyor; gelinen noktada balıkların bile yüzemediği, yüzlercesi, binlercesinin öldüğü bir körfez önümüzde duruyor. Zaman, mazeret üretme, polemik, karşılıklı suçlama zamanı değil. Ne dünün ne bugünün sorunu değil bu iş, topyekun çözüm üretme zamanı. Körfezde, başkanlar değil, balıklar yüzsün; biz ona razıyız!.. İzmirliler, yüzme polemiği, karşılıklı suçlama ve bundan güç devşirme çabasıyla ilgili değil; biz en azından balıkların yüzebileceği bir körfez görmek istiyoruz!..