Bu kardeşiniz Kemeraltı’nda yuvalanmış yayıncıların, dağıtımcıların ve bilumum kitapçıların arasında boy gösterdiğinde takvimler 1986’ın ilk aylarını gösteriyordu. Benim de zaten ilk şiir kitabım Ateş Salıncağı henüz çıkmıştı. İzmir’in köklü edebiyat dergilerinden Dönemeç, uzun bir ara verdikten sonra 1986’nın Mart ayında okurlarıyla yeniden buluşmaya başlamıştı. Yetişmemdeki emeğini her zaman saygıyla andığım Hüseyin Yurttaş, Dönemeç’te bana hem sayfalarını açmış, hem görev vermişti. Dergiyi aşağı yukarı birlikte hazırlıyorduk. Derginin tashihini yapıyor, çıktıktan sonra abonelere postalıyordum. Eleştiriler, tartışmalar ve dostluklarla geçen o yıllar şimdi geride kaldı.
Dönemeç’in (aynı zamanda Yurttaş Dağıtım’ın) bürosuna gelen giden hiç eksik olmazdı. Örneğin, Tarık Dursun K.’yı ben orada tanıdım. Sık sık gelenler; Çınar Çığ, Metin Pütmek, Bahattin Ertük, Mehmet Şakir Örs, Avram Ventura, Şadan Gökovalı, Onur Şenli, Veysel Çolak, Ahmet Necdet Sözer, Yunus Koray, Efdal Sevinçli ve adlarını şu anda hatırlayamadığım onlarca şair, yazar, kitapseverdi. Yani kitaplara ve edebiyata sevgi besleyen her kim varsa, bir biçimde Dönemeç’e de uğruyordu.
İzmir’de edebiyatın ve güzel sanatların hemen her dalının konuşulduğu bir diğer mekân da Bodrum Meyhanesiydi. 2. Beyler sokakta, Kültür Matbaasının hemen yanı başında yer alan Bodrum Meyhanesi, tanınmışlığını Halikarnas Balıkçısı sayesinde sağlamıştı; eski müdavimleri öyle derdi. Güya ki Balıkçı, İzmir’e indiğinde heybesini Kemeraltı girişindeki çınar ağacına asar, böylece bütün İzmir’e geldiğinin mesajını verirmiş. Sonra hemen Foçalı Tahir’in işlettiği meyhaneye gelir ve davudi sesiyle “Merhaba!” diye seslenirmiş. Hazirun da “merhaba”yla karşılık verdikten sonra rakılar gidip gelirmiş. Biz de Hüseyin Yurttaş’la birlikte akşam büroyu kapatıp eve dönmeden önce Bodrum Meyhanesine mutlaka bir yoklama yapardık. Bakalım, derdik, kim var, kim yok. Aslında amacımız iki tek atıp Karşıyaka’ya öylece geçmekti, ama ne mümkün! Bodrum’a girer girmez masalara dağılmış, hararetle edebiyat konuşan bizim “milli takım”dan birilerini görürdük. Böylece o iki tek, iki yarım şişeye, olmadı “bi ufak 70’lik”e doğru yol alırdı. Filanın filan dergideki yazısı, falanın falan dergideki şiiri derken Karşıyaka’ya kalkan en son vapura zor yetişirdik. Bodrum’un bütün müdavimleri, aynı zamanda Dönemeç’in aboneleriydi.
Bazılarına göre Dönemeç, “Attilâ İlhancı”ydı. Attilâ İlhan’ın düşüncelerini paylaşanların toplaştığı dergi… Bu, bir yere kadar doğru olsa da bütün bütüne öyle değildi. Dergi kurucu ve sahiplerinden M. Kadri Sümer pek sevmezdi mesela. Dönemeç’te Hilmi Yavuz’la Tarık Dursun K.’nın da şiirleri, yazıları çıkardı. Hasan Ali Toptaş ile Cemil Kavukçu’nun ilk hikâyelerinden bazıları Dönemeç’te çıkmıştı. Şiirinin Dönemeç’te yayımlanmış olması, birçokları için bir tür “statü”ydü.