Akıllarımız özgür değil! Askersel darbeler, tepeden dayatmalarla aklın özgürlüğünü yok ettiler. Özgür düşünemiyoruz. Korkuyoruz; hele hayâl etmekten! Evde, sokakta, okulda, işte ve her yerde aklımız tutsak edilmiş, koşullandırılmış. Önyargılara, boş inançlara, dogmalara şimdilerde de algı operasyonları eklendi. Olguları değiştiremeyen, yönetemeyenler algıları yönetiyorlar. Gazeteleri, televizyonları, dergileri, bilgi edinebileceğimiz tüm kaynakları propaganda araçları hâline getirdiler. Artık haber yok, propaganda ve kirli bilgi bombardımanı var. Sonunda onların kalıplarında düşünüyoruz ve izin verdikleri alanda, izin verdikleri kadar! Karşı çıktığımızı sandığımızda bile yine onların çizdikleri sınırlarda kalıyoruz.
Neden radikal düşünmüyoruz ki? Neden sorunları nedenleriyle tanımlayıp bu nedenleri yok ederek kendi çözüm önerilerimizi yaşama geçirmiyoruz? Bu konuda neden çaba harcamıyoruz? Çünkü korkuyoruz; devletten, siyasal iktidarlardan, yönetimden korkuyoruz. Etrafımızdan korkuyoruz. Hep başıma ne gelir ne derler?
Korkmamıza gerek yok. Biz haklı olanız, halkız! Bir örnekle haykırmalıyız gerçeklerimizi ve isteklerimizi:
Kültürpark artık bir ekolojik parktır! Sermayenin İzmir’den, İzmirliler’den ve Türkiye’den çalamayacağı kadar önemlidir. Çaldırmamalıyız! Kalıpların, önerilenlerin ötesinde düşünmeliyiz Kültürpark’ı. İstediklerinin tümünü gerçekleştiremeyeceklerini biliyorlar. Hani derler ya bizi kahreden halklar, “ölümü gösterip sıtmaya razı etmek”, işte öyle. Kültürpark’ta ne olmalı ne olmamalı? Elemiş, karşı durmuşuz bazı isteklerine ama biz radikal bir şekilde tam istediğimizi söylememiş, çekingen kalmışız. Bir de bakıyoruz, isteklerimiz onların isteklerinden farklı ama amaçları dışında değil!
Toplumsal yapımız değiştiği gibi doğal yapı da sürekli değişim dönüşüm içindedir. İzmir eski İzmir mi? Kültürpark neden eski Kültürpark olarak kalmış olsun ki? Kültürpark, tüm ihanetlere rağmen yaşamını sürdürmüş ve ekolojik park olmuştur. Artık orada tam anlamıyla bir doğal yaşam vardır; bizim irademiz dışında, doğanın gücüyle...
Bu nedenle, Kültürpark’a olan, olması düşünülen tüm binalar yok edilmelidir! Bu alanda beton, parke taşı, demir çelik yığınları gibi unsurlar, malzemeler olmamalıdır. Sadece doğal malzemelerle ve en az düzeyde çok çok gerekli kullanım alanları olabilir. Halkın kullanımı için yine sadece doğal malzemelerle küçük kahvehaneler. Hafta sonları sınırlı sayıda yiyecek içecek satan minibüs tarzı araçlar ki, hemen “Ekolojik Park” sınırında olmaları koşuluyla.
Aldatıyorlar; orası önemli, bu kıymetli... Sanki İzmir Birinci Kordon’daki güzelim evlerin kıymeti bilindi de! Sanki İzmir İktisat Kongresi’nin yapıldığı binayı yıkıp da açık otopark döküntüsü hâline getirmediler. Sanki 8.500 yıllık olduğu arkeolojik kalıntılarla belgelenen kentte yüz yaşından fazla bina varmış gibi Kültürpark’ta bazı binaları koruyacaklarmış. Kültürpark’ta korunacak olan Kurtuluş Savaşımızın ve Cumhuriyet’imizin simgeleri olan kapılardır.
Koruyun meselâ Göl Gazinosunu, danışmanlardan biri de orayı kendine oyuncak müzesi yaptırıversin! Siz koruyun ki, birileri “ham edebilsinler.” İzmirliler’e kapalı Tenis Kulübü gibi kendilerini ayrıcalıklı sananlar için seçkinleştirilmiş alanlar gibi!
Kültürpark’ı yağmalayabilmek ve sermayelerine katabilmek için en masum, en kabûl edilebilir gibi görünen girişimleriyle saldırıyorlar. Sanki İzmir, çopendozların elinde bir buzkaşi gibi! Bir özel okula “ekolojik park alanı” veriliyor. Üreticilere, kadınlara üretici pazarı adı altında pazaryeri olarak kullandırılıyor. Halk sağlığından zenginlemiş beyaz önlüklülerle birleşmiş sermayeye Tıp Fakültesi için bina verilmesi, fuar alanı olarak hangarlar yapıp çeşitli fuarcılara sunmak. Polisleri yerleştirmek, belediyeyi yerleştirmek, Güzel Sanatlar Fakültesi’ne yer vermek! Ne kadar masum ve karşı gelinemeyecek yatırımlar ve istekler değil mi?
Kültürpark, artık rüştünü kanıtlamış bir ekolojik parktır. Bundan sonraki tüm tasarımlar doğanın sınırları içinde ve mutlaka ekolojik park amaçlı düşünülmeli ve gerçekleştirilmelidir. Bunu özerk bir yönetim modeliyle uzman kuruluşlar ve ekoloji örgütleri gerçekleştirebilmelidirler.
Yatırım yapılacak birçok alan vardır ancak doksan yılda oluşmuş bu vaha İzmir’de tektir ve en büyük şansıdır. Nurlar içinde yatsın düşünüp gerçekleştirenler, emekleri geçenler.
Ha, biz kazanamazsak mı? O zaman burayı yok eden şehrin en güvenilir adamını tarih ve çocuklarımız hain olarak bellerler.