Siyaset kurumu, toplum, medya ve ülkeyi yönetme sorumluluğunu taşıyanlar, yani hepimiz; ne yazık ki depremi ve oluşturduğu acıları, felaketleri, enkaz altında yaşamını yitiren canlarımızı ve “harabe”ye dönüşen kentlerimizi çabuk unuttuk.

117 canımızı kaybettiğimiz ve 5 bin 247 binanın kullanılamaz hale geldiği İzmir Depremi’nin üzerinden 2 yıl 7 ay geçti.

Kahramanmaraş merkezli Hatay, Gaziantep, Adıyaman, Osmaniye,  Şanlıurfa ve Malatya illerimizi kapsayan hala enkaz altında canlarımızın olduğu, sayısını tam olarak bilmediğimiz binlerce canımızı yitirdiğimiz büyük depremin üzerinden de 5 ay geçti.

Acılar, gözyaşları dinmedi…

Aslında; canlarımızı bizden koparan, kentlerimizi “enkaz”a dönüştüren, ölümlere, gözyaşlarına neden olan deprem değil; tedbirsizliktir, önlem almamaktır. 

Felaketten ders çıkarmıyoruz, adeta yeni yıkımlara, acılara “davetiye” çıkarıyoruz.

Bu bağlamda; 3 yıla yakın bir zaman diliminde, İzmir’de kentsel dönüşüm ve deprem master planında elle tutulur, gözle görülür bir çalışmaya, uygulamaya geçilememiştir. 

Bu arada; bir yandan merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerinde devam eden “vesayet”i, diğer yandan da depreme karşı toplumsal bilinçlenmenin olmayışı; depreme hazırlık konusunda umudumuzu koruyamamamıza neden oluyor.

Öte yandan; 2018’de uygulamaya konulan “seçime endeksli” imar affından ülke genelinde 10 milyon 79 bin, İzmir’de de 811 bin 452 kaçak ve riskli konut yasal hale geldi.

Bugün İzmir’de yaklaşık iki konuttan biri imar kanunu’na aykırı, riskli ve depreme dayanıksız konutlardan oluşmaktadır.

Bu tablo da bize, olası bir depremde tehlike çanlarının çaldığını şimdiden haber veriyor.

DEPREMDE CAN VE MAL KAYBI YAŞAMAMAK İÇİN NELER YAPMALIYIZ?

  • Her ildeki İmar İdaresi Başkanlığı bünyesinde oluşturulacak teknik hizmet birimlerinin yanı sıra kolluk kuvveti olarak İmar Polisinin devreye alınması,
  • Toplumda deprem bilincinin oluşması sağlanmalı…
  • Devlet çapında sürdürülebilir deprem politikası oluşturulup uygulanmalı…
  • Afet Bakanlığı kurulmalı…
  • Afet bilinci yüksek toplum kontrolünde, yasa ve yönetmeliklere uygun doğa ile barışık kentsel dönüşüm modeli uygulanmalı…
  • Okullarda doğal afetler ve deprem konusunda ders programları oluşturulmalı…
  • Merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki “vesayet”ine son verilmeli…
  • İmar affı uygulamalarına kesinlikle başvurulmamalı..
  • Fay hatları üzerinde yapılaşmaya asla izin verilmemeli…

Sonuç olarak: Depremde mal ve can kaybının kader olmadığını bilelim.

Depremi; yaşadığımız acıları, yitirdiğimiz canları unutmayalım.

Bilelim ki; acılar paylaşıldıkça azalır.

Deprem değil; depreme hazırlıksız olmak öldürür.