2016 yılı Ekim ayında yayınlanan bir YouTube videosu izliyorum. Konu “Bisikletli Polis Timleri Kırlangıçlar”. Video Karşıyaka'da Bisikletli Polis Timleri Merkezi'nde çekilmiş. Övgülerden işin trafikten sorumlu Emniyet Md. Yrd. Süleyman Kutay'ın bir icraatı olduğunu anlıyoruz. O zamanki İzmir Emniyet Müdürü Celal Uzunkaya. Videoyu çeken polis memuru abimiz Beyaz Kırlangıçlar ile konuşuyor. Görev tanımlarından bahsediyor. Görevli memur arkadaşlar diyorlar ki “Asli görevimiz motorların ve elektrikli motorsikletlerin sahilde şeridinde bulunan bisiklet yollarına girmesine engel olmak, Birinci görevimiz bu.” Sloganları da var: “Güvenle bas pedala beyaz kırlangıçlar yanında” Göreve başlarken tören yapılmış, müdürler konuşmuş, bisikletliler katılmış, polislerin bisikletleri ve ekipmanları çok havalı, AB standardı yakalanmış.
Daha sonra benzeri uygulamanın, 5 Mayıs 2017 tarihinde bir gazete haberinden anladığımız kadarı ile İzmir Emniyet Müdürü Hüseyin Aşkın'ın talimatı ile “Martı” adı altında Kordon ve Alsancak bölgesinde de başlatıldığını görüyoruz. Bu timin görevi asayiş uygulaması ancak kanuna aykırı, polisin görev alanı içinde her suça yönelik uygulama yapma yetkileri var. Yani bisiklet yolunun başında “Motorsiklet Giremez” tabelası var ve o yolda motorsiklet varsa ona da müdahale edebilir.
Peki 2016'dan bu yana gerek Bostanlı, Karşıyaka ve Bayraklı sahilinde bisiklet yollarında motorsikletin azaldığını gören var mı? Mustafa Kemal Sahil Bulvarı'nın yarış motorları tarafından pist olarak kullanılmasını, önlerini kaldırarak 100-150km/s arasında hız yapmalarını söylemiyorum bile. Küçükyalı Güzelyalı arası Moto GP pisti gibi özellikle bu aylarda. Bir gece o sahil yolunda bir yürüyüşe çıkın, oturup çiğdem çitleyin, çay için hepsine şahit olursunuz. Aynı şekilde Konak'tan başlayarak Kordon'un sonuna kadar bisiklet yolundaki motorsikletli sayısında düşüş var mı?
Değişen bir şey yok! Çünkü hani bir laf vardır “Türk gibi başla Alman gibi devam ettir, İngiliz gibi bitir” diye. Her işimize evet Türk gibi başlıyoruz, açılışlar, törenler, konuşmalar... Ancak işi devam ettirmek, kökleştirmek ve bir prensibe oturtmak bizim hemen hemen hiçbir işimizde yok.
Nereden mi biliyoruz? Çünkü bu Kırlangıç ve Martı adını verdiğimiz polis memuru arkadaşları bisikletsiz olarak başka güvenlik konularında görev başında görüyoruz. Belli ki bu arkadaşlara bisikleti bir kenara bırakıp “polislik” yapmaları söyleniyor amirlerince. Bisikletleri Pasaport Karakolu'nda yatıyor.
Buradan İzmir Emniyet Müdürü Sayın Hüseyin Aşkın'a seslenmek istiyorum. Kırlangıç ve Martı'ların bisikletleri ile bisiklet yollarında uçmalarına ve etkin bir şekilde bu bisiklet yollarının motorsikletlerden arındırılması için görev yapmalarının sağlanmasına ihtiyacımız var. O atasözüne mahkûm olmayalım, güzel başladığımız işi olması gerektiği gibi ısrarla sürdürelim.
Öte yandan sadece belediyenin iki adet bisikletli trafik zabıtasının iki üç gün Göztepe İskelesi civarındaki varlığı, beş on tane motoru durdurup ceza yazması bile orayı motorsikletlerden biraz olsun arındırdı. Ama yeterli değil, ısrar etmek ve bu kural tanımayan arkadaşlara, sahilde yürüyen yayalara, çocuklara tehlike oluşturan bu vurdumduymazlara bu alanlara motor ile girilemeyeceğini göstermek gerekiyor.
BİSİKLET DAĞITMAYIN BİSİKLETLİ ULAŞIMIN GÜVENLİĞİNİ SAĞLAYIN
Bu köşeden İzmir'deki bisikletli ulaşıma dair birçok konuyu gündeme getirmeye çalışıyorum. Bisiklet yollarının yapımı ve bisikletli ulaşım altyapısının hazırlanması için İzmir Büyükşehir Belediyesi görevli ve yetkili olduğu için övgülerimiz de eleştirilerimiz de hep yerel yöneticilere yönelik oluyor. Ancak bu konu bir ayaklı bir konu değil. Bunu birçok bisiklet kullanıcısı arkadaşımız da bilmiyor. Bisiklet ile ilgili her konu tek başına yerel yönetimlerin çözebileceği konular değil. Bisikletli ulaşımın altyapısının yanı sıra güvenliği de çok önemli en az onun kadar önemli. Hatta şöyle örnek verelim; Bir şehirde bisiklet yolu hiç olmasa ama araç trafiğindeki denetleme ve uygulama çok olsa o şehirde yine güvenle bisiklet kullanabilirsiniz. Çünkü otomobil sürücüleri size karşı takınacakları tavrın bir cezai karşılığı olduğunu bilirler. O sebeple güvenlik de en az altyapı kadar önemli.
Peki, şimdi soralım. İzmir Valiliği'nin gündeminde bisiklet var mı? Emniyet Müdürlüğü bisikletli ulaşım için ne çalışma yapıyor? Belki vardır diye bir haber taraması yapıyorum. Bir valimiz gelmiş 300 bisiklet dağıtmış bir valimiz gelmiş 500 bisiklet dağıtmış. Törenler yapılmış konuşmalar yapılmış il sağlık müdürlerimiz konuşmuş. “Obezite” demişler “hareketli yaşam” demişler... Ya şehrin sokakları? Şehrin sokakları o bisiklet hediye ettiğiniz çocukların güvenle bisiklet sürebilecekleri sokaklar mı? Hayır değil! Her bisiklet verdiğiniz Çiğlili, Bucalı, Gaziemirli, Bornovalı çocuk bisiklet kullanmak için sahile mi inmeli? Siz şehrin sokaklarını bisikletle gezilebilecek güvene getirin o çocuklar ne yapıp edip bisiklet bulacaktır. Aksi takdirde bilin ki o bisikletler apartmanın merdiven altında, bodrum katlarında çürüyor ya da ikinci el satış sitelerinde yeni sahiplerini bekliyor.
Her büyüğümüz bisiklet ile ilgili bir törende mikrofon başına geçince mutlaka şunu söylüyor “Avrupa'da görüyoruz...” Evet, hepimiz görüyoruz ama neden burada olmuyor? Batıda aslolan kanun ve kuraldır. Evet, eğitim vardır ama eğitimin yanı sıra aynı vatandaş caddede 40 yazan yerde 60 yaptığında evde onu bir kâğıdın bekleyeceğini bilir. Bunu en iyi Almanya'da yaşayıp yaz tatilinde Türkiye'ye gelen gurbetçilerimizde görürsünüz. Almanya'da yapamadığı her şeyi gösterişli arabasıyla Türkiye'de yapar. Çünkü orada yaparsa ne olacağını bilir. Memur yoksa kamera vardır, radar vardır, yani teknoloji vardır. Tek başına eğitim toplumların yükselmesi için yeterli değil. Aynı toplum sokağa çıktığında en alttan en üste toplumun her katmanına ayırt etmeksizin kuralların uygulandığını görmek ister. Görürse o da uyar, uymayıp çarpılan zaten ister istemez bir daha yapmaz, o da uyar.
Sayın belediye başkanımızı bisiklet üstünde görüyoruz, teşekkür de ediyoruz eleştirimizi de yapıyoruz. Valimizi, emniyet müdürümüzü de bekleriz.